11 Ocak 2021 Pazartesi

BİR ÇAĞ KAPANIRKEN


Zaten fazlasıyla bir milyon olan bu kafamı, tam da hiç bir yeni gündem ile yormak istemezken, bu defa da WhatsApp 2021 Sözleşmesi ortalığa bomba gibi düştü. 

Yeni sözleşme ile kullanıcıların kişisel verilerini dilediği gibi kullanma izni almaya çalışan Zuckerberg ve tayfası, bize restini çekmiş ve Şubat’a kadar zaman vermiş durumda. Bir tür ‘Ya sev, ya terk et’ vakası

Nerdeyse bir haftadır WhatsApp’da yaprak dökümü yaşanıyor. Binlerce kullanıcı diğer alternatif yazışma uygulamalarına geçiş yapmaya başladı bile. Bunlar Bip, Signal ve Telegram. Her gün rehberimden birilerinin bunlardan birine katıldığının bildirimini alıyorum. Telegram bir adım önde gibi şimdilik. 

Peki hangisini seçmeliyiz? 

Bu seçimi neye göre yapmalıyız? 

Birbirlerinden ne gibi farkları var? 

Hangisi daha güvenilir? 

Başka bir kucağa gelme durumu olur mu? 

Bunlar, bir kaç gündür bu güzel kafamı yormak zorunda kaldığım sorular. Bu gündemi takibe aldım, almak zorunda kaldım daha doğrusu bu defa da! Sizin anlayacağınız, gündemden kaçılmıyor. Çünkü herkes başka bir şey söylüyor. 

WhatsApp okul, aile, arkadaşlar ya da iş nedeniyle hayatımızda çok önemli bir yer tutuyor. Elimiz ayağımız gibi. Issız adada yaşayan Robinson değilseniz, hepimiz için şu an malesef durum bu. 

Yediğimizi-içtiğimizi, gittiğimiz yerleri, yaptığımız tatilleri, satın aldığımız ürünleri konumuna kadar sosyal medyada paylaşan, sokakta, işte, toplu taşımada, markette, restoranda tüm gün güvenlik kameralarının gözetiminde olan, bankalar, sigorta şirketleri ve daha bir çok kuruma her türlü bilgiyi kendi isteğimizle sunan, hatta Apple’a parmak izimizi veren insanlarız. Bu kadar gizlilik takıntımız varsa, bunları niye yapıyoruz? Acaba boşuna mı kıllanıyoruz? İnternette olan hiçbir şey zaten güvenli olmaz. Numaramız ve bilgilerimiz bir internet korsanının bize kafayı takmasına bakar diye düşünüyordum. Tâ ki yakın bir avukat arkadaşımla konuşuncaya kadar. 

İnternette yaptığımız her şey kaydediliyor. Bu doğru. Kullandığımız her uygulama bilgilerimizi işliyor. Ama gizlilik politikası gereği asla paylaşmıyor. Daha doğrusu paylaşamıyor. Şimdiye kadar WhatsApp da  paylaşamıyormuş. Çünkü kişisel verilerin korunması kanunu kapsamında, bu yasal olarak bir suçmuş. Bu durumda, yeni dönemde WhatsApp’in bu yapmak istediği şey de aslında bir tür siber zorbalık oluyor.  ‘Her verini düpedüz işlerim ve kullanırım, işine geliyorsa!’ diyor. Üstelik bu resti sadece bize çekebiliyormuş. Zuckerberg,  hiçbir AB ülkesine bu sözleşmeyi dayatamazmış, çünkü hukuksuzmuş! 

Ayrıca Facebook ve Instagram’ın tüm dünya ülkelerinde temsilcisi varken, bizdekini geri çekmişler ve tekrar atama yapmayacaklarını bildirmişler. 

Gerekçeleri ise şöyle; spam hesap bildirim ve şikayeti dünyada en çok Türkiye’den geliyormuş. Eğer temsilci atarlarsa hukuken bu konuyla ve ilgili hesaplarla ilgilenmeleri gerekecekmiş. Çünkü Sosyal Medya Yasası gereği, bu yasal bir zorunlulukmuş! Ancak temsilci sayesinde Facebook’a hesap sorabiliyorsunuz yani. Ama bizim yargının bağımsızlığına inanmadıkları için, bizim hukuk sistemimize entegre olmaya pek niyetleri yokmuş. Biz de bunlara, temsilci atamadıkları için 10 milyon lira ceza kesmişiz ama bu meblâ, bu adamların çay parası bile değildir! Umurlarında da değil hâliyle. Bizi müşteri olarak bile önemsemiyorlar anlayacağınız. Ne hâllerdeyiz!

İpler iyice gerilmiş durumda. Önümüzdeki Nisan ayında Twitter, Facebook, Instagram ve WhatsApp’e Türkiye’den erişim yasağı bile gündemdeymiş. Resmen hayat duracak gibi. Dijital iş yapanlar için çok daha ağır bir darbe tabi bu. 

Bu kopuş yaşanacak, kaçınılmaz. Onu anladım. Rehberdeki yoğunluk nereye akarsa sanki onu kullanmam gerekecek gibi. Ama sürü psikolojiyle yanlış başka bir şey yapmaktan da korkuyorum şimdi. 


Şöyle biraz bakındım. Bip Türk işi. Yerli ve milli olması güzel. Devlet kurumları bu uygulamaya yönelmiş durumda her türlü resmi yazışma ve haberleşme için. Ancak kişisel verilerin toplanması ve güvenliği konusunda sıkıntılı. WhatsApp’dan asıl kopuş nedenimiz buyken, Bip’e geçmek ironik olacak. Bir de çok yavaş olduğu, mesajların 1 saate kadar gecikmeli düşebildiği söyleniyor. Pek işlevsel değil gibi. 

Telegram adı geçen başka bir alternatif uygulama. Rus işi. Amerikalılardan kaçıp Ruslara güvenmek? NATO’dan çıkıp Varşova Paktı’na geçiş? Bilemiyorum. Bence WhatsApp’den güvenlik anlamında pek de farklı değil, tam tersini iddia eden bilgi ve paylaşımlara rağmen böyle düşünüyorum. Ücretsiz bir uygulama ve verilerimizi işlemiyor, öyle mi? Peki o zaman ticari bir oluşum olarak nasıl para kazanıyor? Ciro kaynağı nedir bu şirketin? Bilmediğim için soruyorum. Biliyorsanız, beni de aydınlatırsanız sevinirim.

Signal de insanların sığındığı başka bir liman oluyor bu süreçte. Amerika menşeili yine. WhatsApp’i kuran adamların işiymiş, Jan Koum ve Brian Acton. WhatsApp’Facebook satın alınca, istifa edip bu yazılımı kurmuşlar. Benzer uygulamalar arasında en az bilgi toplayan uygulama olarak görünüyor ve bu özelliği ile öne çıkıyor. Uygulamaya erişmeniz için sadece telefon numaranızı kullanmanız yeterliymiş. Özgür ve açık kaynaklı bir yapıya sahip olduğu için daha güvenilir gibi. Tıpkı Telegram gibi kâr amacı gütmüyormuş. Bu nasıl mümkün oluyor, hiç anlayamadığım bir durum. Bedava peynir sadece fare kapanında olur. 

Gizlilik gibi takıntılarım yoktu açıkçası ama okudukça olmaya başladı. Paranoyak olma yolundayım. Aşı tartışmaları yetmiyormuş gibi, şimdi bir de bu çıktı! Cehâlet gerçekten erdem. Huzur bilmemekte. Sanırım ben artık chat programı kullanmayacağım. En azından bir süre. Çünkü hiçbiri kafama yatmadı.

Bakalım gelecek günler ne getirecek? Burda konu ile ilgili güzel ve detaylı bir yazı var, okumak isterseniz. 

Dünyanın en zengin 3 kişisinden biri olarak zaten çok kıskanılan ve artık fazlasıyla sevilmeyen birisiydi Zuckerberg. Tüm malvarlığının %99’unu yardım kuruluşlarına bağışlaması bile bu sevimsiz durumu değiştiremedi. ABD’de bilgi gizliliği ihlâli ile yakın zamanda yargılanıp, yüklü cezâlar ödeyerek bir şekilde sıyırdı. Şimdilerde ise bu yeni hâmlesiyle yeni dünya düzeninin kesinlikle bir numaralı nefret objesi olmayı başardı. 

Ben Mark’a tüm sosyal medyayı tekeline alma hırsından ve satın aldığı her sosyal medya uygulamasına ulaşılabilirliği hâd safhaya çıkaran mavi tik/görüldü özelliği getirmesinden ötürü zaman zaman kızsam da, (ilgili yazım için bkz. MAVİ TİK) yine de çok kızamıyorum. Neden mi?

Çünkü yıllar önce, yeni bir sayfa açtı hepimizin hayatında. Özlemleri dindirdi, sevenleri ya tanıştırdı ya da kavuşturdu, uzakları yakın etti. Mazimizin, pek çok hatıramızın hatta kişisel gelişimimizin bir parçası kendisi. Ona gönül borcumuz var. 

Yola çıkarken, eminim onun da gelmek istediği nokta bu değildi. Kirli bir dünya burası. Para kirli bir şey. O da kirlendi. 


Ayrıca ona kızmamak için bir nedenimiz daha olduğunu düşünüyorum. 

Doğum günleri özeldir. Şakaya gelmez. O yüzden Mark’ın mutlaka hepimizde az çok hatrı olsa gerek :)

Sahi, siz ne yapmayı, hangi uygulamayı kullanmayı düşünüyorsunuz? Daha zamanı var, belki de geri adım atarlar ha, ne dersiniz? İhtimâl veriyor musunuz? 82 milyonluk bir ülkeyiz! Tükürsek boğarız icâbında (:





4 yorum:

  1. Valla dünya yansa umurumda değil modundayım şu an. Bir kaç gündür çevremdekiler sürekli bu mevzuyu konuşuyorlar bende ciddiye alıp da dinlemedim açıkçası. Yazın sayesinde aydınlandım. Herkes ölüm kalım meselesi gibi bu olayı konuşuyor hararetli bir şekilde. Beni de sürekli uyarıp duruyorlar 'sözleşme geldi mi? Gelirse sakın kabul etme'
    Zaten önüme geleni okumadan reddeden biriyim onu da reddetmişimdir herhalde. Hatırlayamıyorum. Dediğim gibi şu aralar dünya da yansa umurumda değil modundayım. Bu aralar böyle takılıyorum. Kafa rahat, çok iyi geliyor tavsiye ederim sevgili Çaylak yazar. Tabi çok da salmamak lazım. Zamanlama önemli.
    Kendine iyi bak,
    Sevgiler



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, herkes bu olayı konuşuyor. Hem de her yerde. Kurtulamıyorum. Memleketin gündemine yetişmek mümkün değil. Anında değişiyor. İnsan kendi derdini unutacak oluyor gerçi, bu açıdan iyi bir şey. Kısmen ama. Yarın bu saatlerde bakalım neyi konuşuyor olacağız?

      O senin ‘dünya yansa umrumda değil’ kafandan ben de istiyorum Okuyucu. O kafayı yapan nedir? Söyle içeyim. Ayık kafayla zor. Öyle yorgunum ki, toplayıp gelemiyorum. Bir de bu sürekli değişen gündemlerle derdime dert katıyorum. Şöyle bir alıp başımı gidemiyorum da. Bu uzayan pandemi ve yasaklar elini kolunu bağlıyor insanın. Bu işin sonu iyi değil.

      Sen de iyi bak kendine,
      Sevgilerimle 💐

      Sil

    2. Baktım her şeyi kafaya takarak bir şeyler değişmiyor. Çabaladıkça bir şeyleri düzeltmek için daha da dibe batıyorum. Yüzmek gibi düşün. Çırpınırsan boğulursun, dibe çekilirsin. Kendini serbest bırakırsan, yüzeye çıkarsın.
      İşte ben de tam olarak bunu yaptım. Kendimi serbest bıraktım. Çabalamayı bıraktım, akışına...
      İster içerek, ister ayık kafayla bir yolunu bul, geç bu 'dünya yansa umrumda değil' moduna.
      Bir nefes al.
      İyi geceler 🌼

      Sil
    3. Serbest düşüşteyim zaten bir süredir ama bitişinde yüzebilecek miyim, işte onu zaman gösterecek. Karanlık sular. Türlü türlü yüzey ve dip akıntılarından bahsetmiyorum bile.

      Sil