28 Mayıs 2020 Perşembe

VİCDAN AZABI



Tıka basa dolusu bir Pringles kutusu. Kapağı açmamak için direniyorum. Biliyorum ki eğer açarsam bu uzun ve ihtişamlı kutunun dönüşü olmayacak. Daha önceki tecrübelerimden bunu az buçuk kestirebiliyorum. Oysa öğlen keten tohumlu salatamı yemiş, dişi Ender Saraç gibi bir takım tripler içerisindeydim. Peki onu neden market raflarından eve taşımıştım? Demek ki bir gün zıvanadan çıkmak varmış bilinçaltımda!!! Açtım, yemeye koyuldum. Az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim. “Ziftin pekini ye, Dilek!!!” dedim. “Her gün spor yapıyorsun, hamster gibi koştuğun günler aklına gelsin!” dedim. Ama artık iş işten geçmişti. Uzun kutu ilk başlarda rahattır, ama sonra ilerledikçe elinizi dirseğinize kadar kutuya sokmanız gerekir. Bu sizi yıldırmaz, daha da motive eder. Bu Pringles meretinin dibinde kırıntıları kalır, öyle az da kalmaz. Yanınızda insan varken kutuyu kafanıza dikemezsiniz. Oysa bir gerçek vardır ki, o da kafaya dikmeden bir Pringles sefası sürülemeyeceğidir. Öyle hanım evlâdı gibi 1 kutuyu 1 haftada bitirmek olmaz. Kutuyu aldın mı, dibini göreceksin. Hakkını vereceksin. Bu fotoğrafı buraya bırakıyorum, adını vicdan azâbı koydum.