5 Eylül 2023 Salı

OLAAAAY KOCALAR

Ekonomi fena halde canımı sıkıyor, acayip yolsuzum. Siyasi gündem malum, sirk gibi. Çok umutsuzum. Dünya desen, bir avuç iyi insanın yüzü gözü hürmetine hâlâ dönse de, her geçen gün biraz daha pisliğe batıyor. Karamsarım. 

Ondan sebep, magazin takılıyorum farkındaysan son postlarda. Yine öyle takılcam. Aşko kuşkolu bi yazı olcak bak bu, baştan söyliyim. Ona göre devam et ya da çek arabanı, ey yolcu! 

Burcu Esmersoy isimli sunucu / manken kişisi evlenmiş. Allah mesut etsin. Başımı nereye çevirsem çarşaf çarşaf haberi, türlü çeşit mecradan gözüme sokuluyor günlerdir. Hatunun 3. evliliğiymiş. Düğün İtalya’da olmuş. 3 farklı gelinlik giymiş. Nikah töreninde göz yaşlarına boğulmuş filan fıstık. 

İnsanlar hala neden evleniyor, onu zaten anlamıyorum ama bizler gibi sıradan bir hayat yaşama zorunluluğu olmayan, hali vakti yerinde, istediği adamla istediği şekilde yaşayabilme özgürlüğüne sahip böyle bir hanımefendi neden evlenir, üstelik 3. kez neden evlenir, gerçekten anlamak çok zor. 

Celebritylerin renkli dünyasında, seversin, sevişirsin. Heyecandır. Elektriktir. Yaşanır, biter. Herkes yoluna gider. Amenna. Sıradaki aday? Sonraki? Sonra bi sonraki?  Evlenmek nedir ya?  Siz aşağı mahalleden Osman ile Halime değilsiniz ki. Zaten birlikte yaşıyorsunuz. Mahalle baskısı, aile terörü, gelenek, töre sizi gram bağlamıyor. Evlenmek niye? 

Hadi kadın kısmı evlenmeye, gelinlik giymeye oldum bittim meraklı diyelim. Biyolojik saat, kadınları evliliğe mecbur ediyor bir yerde. 47 yaşındaki Burcu da öyle, fabrika kapanmadan bebek istiyor olabilir. Kadın evlenmezse olmuyor. Sorun oluyor. Niye? Evlenmek zorunda mı kadın? Bekar anne olamaz mı? Aaaaaaa! Böyle şey olur mu? Ya, niye olmasın peki? Bizim ülkemizdeki kültür, maalesef kadınların yararına bir kültür değil. Kadınlara karşı bir kültür. Adamların yararına da değil aslında. Çünkü kadın bir erkekle çoğu zaman ünü için, konumu için ya da parası için evleniyor. Bu aşk değil ki. Bir ticaret. Bir adamı olduğu gibi seven ve evlenen kadın neredeyse yok.

Genelde paralar evleniyor, bazen hırslar, korkular ya da makamlar. Aşıkların evlendiği nadiren oluyor. 

Allah baba erkeklere öyle bir torpil geçmiş ki, adam hemen her yaşta baba oluyor. Erkek adam asla yaşlanmıyor. Robert de Diro geçenlerde, tam 80 yaşında baba olmuş! Yok artık! O yaşta ben artık içine kaçıyor sanıyordum. Tamam abartmayalım, Burcu, ama çocuğun babası şöyle yaşı yaşına bi bey olsa daha iyi olmaz mıydı yavrum? Evlendiğin adamın daha kendi çocuk. 

Peki ya eşi beyefendiye ne demeli? Abicim, daha 30 yaşındasın.  Tipin de, ailen de, halin vaktin de bir hayli yerinde. Böyle bir profil, neden evlenir? Her insan evladı gibi o da günün birinde evlenecek, yuva kurup, soyunu sürdürmek isteyecek diyelim. Öyleyse bile, neden kendinden 17 yaş büyük bir hanımefendiyle evlenir insan? Sevmek, sevişmek, aşık olmak, tamam. Yaş sınırı yok. Allah’ına kadar! Ama evlilik çok başka bir olay. Denklik mühim. Uzun bir yolculuk bu. Çok daha genç, doğurgan, kendi çağında, kendi akranı, kendini daha iyi anlayıp, daha kolay uyum sağlayabilecek hanımefendiler dururken, neden Burcu? Adam 40’ına geldiğinde Burcu 60’lık granny olcak. Ha, çocuk belki reklam olcak, camiada tanınacak. İstediği bu. Yine bile anlayamıyorum. 

Böyle bir karın ağrısı var ama, biliyorum. Aşk diyorlar adına. Sen de bilir misin, ey yolcu? Hiç başına geldi mi? 

Üç harflilerin hem en güzeli hem de en korkulması gerekeni. 

Yaşanır, anlatılmaz derler. 

Bilmeyene yalan gelir derler. 

Aşkın ateşi yakarmış ateşi derler. 

Aşk, bir tesadüfe yenilmektir derler. İnsan sevdiği şeylere yenilir. 

Dünyanın en riskli kumarı. Ufacık bir sevilme, mutlu olma ihtimaline karşı çok şeyi ortaya koyarsın. Kaybedersen, bu kayıpları yerine koyman çok zordur. Hayatımda 2 kere aldım bu riski. İkisinde de kaybettim. Kalbim hala bazen acır. 

Burcu ve çıtır mı çıtır kocasının hikayesinden çok daha bombastik bir benzeri aşk hikayesi ise Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve kendisinden 24 yaş büyük olan, OMG! müstakbel eşi Brigitte’e ait. Evet, tam 24 yaş. Hanımefendi, Macron’un lise öğretmeni. 

Macron, evli ve 3 çocuklu öğretmeniyle tanıştığında sadece 15 yaşındaymış. Ergen lise öğrencisi. O yıllarda platonik aşık olduğu öğretmeninin yıllar sonra yeniden karşısına dikilip ilan-ı aşk etmiş. Seviyorsan candan, boşan gel kocandan demiş. Kadının eşinden boşanmasından sonra da, onunla evlenmiş. İnanılır gibi değil, ha? Bu ne sevgi, ah! Bu ne ızdırap! İnsanlar hocalarına aşık olabilirler. İlişki de yaşayabilirler belki, bu onları bağlar. Gönül bu. Aklın işi değil. Aşkın işi. Tamam. Ama evlenmek? 

Şimdi, bunu neyle açıklayacağız? Bir adam neden kendisinden 24 yaş büyük bir kadınla evlenir? Macron’a ne diyeyim ben? Herhangi bir adam da değil. Fransa ondan soruluyor.  Hem genç, hem başarılı, hem de yakışıklı. Elini sallamaya dahi gerek kalmadan, bir bakışıyla en az elli çeşit hatun kapısında yatar. Ama sen tut, annen yaşında kadınla evlen. Sana çocuk veremeyecek yaşta üstelik. Aşk mı bu, bilmiyorum. Nasıl bir hayranlıksa artık adamın kadına duyduğu, tarihte örneği az bulunur cinsten. Ama burda bir patoloji var. Kesin.

Bi kere 20. yüzyılda insan çocuğunun adını hala nasıl Emmanuel koyar?  Nasıl bir ana- babaya sahip, varın gerisini siz düşünün. Bu adamı bir türlü ciddiye alamıyorum. Adından mı, bu yaptığı akıl almaz evliliğinden mi? Bilemiyorum. E, Allah yazmış. Yakışmışlar da. Yaş farkları valla hiç belli olmuyor. 24 yaş farka rağmen, abla çıtır duruyor. En azından, dışardan öyle. Bize laf düşmez. Mutluluklar diliyorum kendilerine. 

Aşk işte bazen böyle bir akıl tutulması, böyle bir karın ağrısı olabiliyor. Hele de Macron’unki gibi platonik olanı, en uzun süreli ve süründürme garantili. Tahrip gücü yüksek, parça tesirli. Hiç bitmiyor. Öylece kalıyor aklında. Belki yıllarca. Yaşamayanımız neredeyse yoktur. Kavuşamadıkça, gözünde ve gönlünde, büyüdükçe büyüyor. Kavuşunca da bitmemiş her nasıl olduysa. Bu Macron ne ayak, ben çözemedim valla.

Dünya olarak, hocamdı kocam oldu repliğine okeyiz. Adamlar kendilerinden 20-30 yaş küçük hatunları çatır çutur götürürken sorun yok. Bak Acun’a. Adam 18’lik seviyor. Prensip sahibi.  Bak Leo’ya. 20’lik seviyor. Öyle ki, daha 25 yaşına bastığı gün, çıktığı kızı terk ediyor. Ama iş tam tersine döndüğünde, dumura uğruyoruz.  Ayıplıyoruz. Mummy issues diyoruz. Odipus’un kulaklarını çınlatıyoruz. Olgun hatun- çıtır adam kavramı hâlâ bize çok uzak, çok çok yabancıyız. 

Ama aşkın gerçekten yaşı olmuyor. Birine gerçekten tutulduğun zaman, kaç yaşında olduğu, ne kadar uzakta yaşadığı, boyu ya da kilosu veya her ay kazandığı para aptal bir sayıdan ibaret oluyor. Ne olursa olsun, seviyorsun. İstiyorsun. Bedeli ne olursa olsun, koşup sürükleniyorsun arkasında. Belki artıyorsun. Belki eksiliyorsun. 

Burcu ve Brigitte, altın kızlar; 

Kocalarınız olaaaay, şekerim. Gidin, tadını çıkarın. 

Şapka çıkarıyorum auralarınıza, dişil enerjinize, bu çıtır adamları çarpan cazibenize ve ben dahil pek çok kişiye dert olan aşklarınıza. Valla bravo. Helal size bu yollar, bu adamlar. Yürüyüüüüün! 

Onca gençliğe, güzelliğe, kariyer ve diplomaya rağmen evde kalan hemcinslerinize, doğum belgesinden başka belgesi olmayan, ne idüğü belirsiz, toksik adamların arkasından ağlayan nice hatun arkadaşlarınıza da ibret olsun hikayeleriniz. 

Ha, evlilik bir başarı mıdır? Asla! 

Sonuna kadar A Ş K olsun. Hep A Ş K olsun. 

Öptüm. Görüşürüz.