28 Ocak 2021 Perşembe

EY SEVGİLİ OKUR!



Günaydınlar, iyi günler ve iyi akşamlar... Kimseyi dışlamak istemem. Hangi saat diliminde şu satırlarla karşılaştıysan, o selâma tâbi ol ey sevgili okuyucu! 

Bir süredir düşünüyorum, ‘Ben kimin için yazıyorum?’ diye. Siz, bilgisayar/tablet/telefon başında, bu blogu aratan ya da tıklayan, bazen tatlı tatlı yorumlar yazan, bazen de okusa bile asla renk vermeyen sessiz okurlar (onlar kendini çok iyi biliyo), sizler kimsiniz, gerçekten merak ediyorum. Beni neden okuyorsunuz? Bir sonraki yazım için bazı yorumlarda konu edildiği üzere gerçekten meraklanıyor musunuz? Düzenli yazmaya çalışsam da, arayı açıp bazen yazmayınca harbiden ‘Alla allaaa!!! Nerde bu hâtun?’ diye hâyıflanıyor musunuz? Niye ki? Manyak mısınız oolm siz? :D 

Şaka bir yana, siz olmasanız ben ne yapardım! Bu pandemi günlerinde, kafayı yeme arefesinde, en iyi yaptığım şey yazmaya geri dönmek oldu. Eski bir ‘blogger’ duruyo aslında karşınızda, öhööm öhöömm! Çaylak geçindiğime bakmayın. Üniversitedeyken yazdığım ‘zaytung’ tarzında bir blogum vardı. Bol geyikli. Blogların patladığı ilk zamanlardı. Baya bir gülüp, eğlenmiştik. Sıkılıp kapattım sonra okul bitince. Okul bitince geyik de bitmişti çünkü. Tâ o zamanlardan tanışıyor olamayız sizinle, değil mi? Yok cânım, daha neler! Mümkün değil. Sizler yeni okurlarsınız. Biliyorum. O yüzden ben de çaylak yazar olmayı seçtim burda. 

Geçen Mayıs ayında, ‘yazsam yazsam kaç yazarım!’ mantığı münâsebetiyle bu blogu açıp yazmaya başladığımdan beri, mektup üzerinde adı yazan kişiyi adresinde değil, buralarda arayan bir postacı gibiyim. Ama artık şimdilerde sayısı gün be gün artan siz pek sevgili okurlarla, yepyeni bir heyecan oldu buraya yazmak. Sanki çok matâh bir şeyler yazıyormuşum/yazacakmışım gibi, elimde machiato kahvem, kısık gözlerimi uzaklara daldırıp, ‘Hımm, bu hafta ne yazsam acaba? Okurlar benden yazı bekler!’ gibi bir takım tiripler içerisine girmeme şurda inanın bir şey kalmadı! Kendimi  Güneri Civaoğlu sanıcam artık neredeyse. 

Blogger uygulaması, yazılarımın hangi ülkeden kaç kez okunduğuna dair istastiksel veri vermek dışında, sizler hakkında ser veriyor da asla sır vermiyor. O yüzden çok merak ediyorum, in misiniz cin misiniz? Meselâ bundan önceki yazım (^_^) 3 gün içinde tam 98 kez okunmuş, üstelik okuyanlar arasında Almanya, ABD ve İngiltere’den de erişenler var! Bu nasıl mümkün oluyor, inanın dumur vaziyetteyim. Çünkü blogun PR’ı için en ufak bir girişimim yok. Eeee, tesâdüfen buldular desek, Türkçe yazdığıma göre, bu okurlar yabancı da olamaz. Geriye tek bir seçenek kalıyor; o da bu gurbetçi okuyucular, büyük ihtimâlle sizlerin tavsiyesi üzerine blogu tıklayan amca oğullarınız ve dayı kızlarınız. 

Valla, hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.
SİZİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYOREEE ! <







20 Ocak 2021 Çarşamba

DÖNDÜ HANIM

Eğer acelem yoksa, hava da güzelse gideceğim yer uzak bile olsa, arabayı ya da toplu taşımayı kullanmam, yürürüm. Kulağımda sevdiğim müzikler, bacaklarımı hissetmeyinceye kadar yürüyebilirim. Bu ara öyle çok uzak mesâfe yürüyemesem de, yine de yürümeye çalışıyorum. 10 bin adım, genelde günaşırı. Her defasında kendime farklı rotalar çıkarıyorum. Bu pandemi günlerinde, hayatımdaki tek heyecan İbo Şov’dan sonra bu oldu. Yıllardır aynı şehirde yaşadığım halde, daha önce hiç geçmediğim caddeler, yürümediğim kaldırımlar, görmediğim parklar varmış! Playlistimdeki sürekli değişen şarkıların süreleriyle çarpıp, gideceğim mesâfeleri öyle hesaplıyorum. 

Meselâ; 

Evden bilmem ne caddesine gitmek (1000 adım) filanca şarkıyı ( 3.46 sn) 4 kere dinlemek kadar sürüyor. 

Ya da; 

Şu parktan bu bulvara çıkmak için (1500 adım) o şarkıyı ( 4 dk 10 sn)  tam 5 kere dinlemem gerekiyor gibi. 

O günkü ruh halimi de büyük ölçüde dinlediğim şarkılar belirliyor. Neşeli şeyler dinlemeye çalışıyorum. Neşeli şarkılara ihtiyacım var.

Yürümek derken, geçenlerde şöyle bir şeye rastladım. Bir insanın yürüyebileceği dünyadaki en uzun yol; Güney Afrika Cape Town’dan yola çıkıp, Rusya Magadan’da yürüyüşü bitiriyorsunuz. Toplam 16 ülke geçip, 22 bin km yol katetmiş oluyorsunuz. Milyonlarca adım ve dünyadaki tüm gelmiş geçmiş şarkıları dinlemek anlamına geliyor bu! Beni çok heyecanlandıran bir fikir oldu. Eğer bir gün evden ekmek almaya gidiyorum diyerek çıkıp, geri dönmezsem ve beni bulmak için Müge Anlı’ya çıkarsanız, bilsin ki bu güzergâhtayım. 

Bugün de yürüyeyim dedim, tam hazırlanıp çıkacaktım ki şöyle bir  dönüp evin hâline baktım. İçler acısı. Çöp evden hâllice. Öyle olunca dedim ki kendi kendime; ‘Derdine yansan akşam olur. Bırak sokaklarda sürtmeyi de, bugün otur artık evini temizle!’

Ev, en son Döndü Hanım’ın temizlediğiyle duruyor. Ona da nerden baksan bir 3 ay olmuştur. O zamandan beri, işte üstünden ben ne yapabildiysem, evin hâli o. Yani leş! 

Döndü Hanım ev temizliğinde bana yardımcı olan hanımefendidir. Pandemiden önce düzenli bir şekilde gelir, Balerina Cif misâli evi temizler, paklar giderdi. Ama artık eski sıklıkta görüşemiyoruz. Yaşlı annesine baktığı için, gelse bile o tedirgin. Toplu taşımayla geldiği ve başka evlere de gittiği için ben tedirgin. Hafta içi çalıştığım için, haftasonu gelirdi hep. Epeydir o günler de yasaklı. Pasağımla oturuyorum, çaresiz! 

Geçen mutfak penceresini sileyim dedim, çünkü nerdeyse artık dışarısı görünmüyordu. Sinirlerim bozuldu. Sildim de. Fenâ da olmadı hani. O gazla diğer cama ve balkona da giriştim. Ama sonraki iki gün vallâhi kollarımı yerinden kaldıramadım. Süpürmek dışında, diğer işler benim boyumu kat be kat aşıyor. Döndü alışmış, maşallah fırtına gibi! Evin tüm camlarını elden geçirir de, bana mısın demez. Ah nasıl özlüyorum onu, nasıl!

Döndü Hanım’ın en karakteristik özelliği, güzel temizlik yapması ve gerçek bir hanımefendi olmasının yanısıra, cips yemeyi çok sevmesidir. Evde yemek olmayınca dürüm olur, döner olur sırf Döndü yesin diye eve paket söylerken, o ısrarla evdeki cips kutularına dadanırdı. Evde, sırf kilo almayayım ama çöpe de atmayayım, belki yerim arzusuyla market raflarından taşıdığım cipsleri, dolapların en izbe yerlerine saklarken Döndü’nün cips tutkusunu çoğu zaman hesaba katamazdım.

Yumoş ve Domestos kokan evde, hep yarısı yenmiş cips kutusunu buzdolabında bulurdum. Ah Döndü! Muz sevmez, ton balığı yemez, yolda gelirken aldığı simitleri dolaptaki peynire katık etmez. Bir cips keyfi var kadıncağızın. O da helâl-i hoş olsun! Pringles ona kurban olsun! 

Döndü Hanım’ın yeni temizlediği eve gelmek = uzun bir deniz tatili + o çok beğendiğim kaşmir kazağın tek kalan S bedenini %70 indirimde bulup almak + doğum günümün ülke çapında çeşitli şenliklerle kutlanması ve eve/işe gelen çiçekler + yağdan 3 kilo vermek + radyoda en sevdiğim şarkıya rastlamak ve daha bir sürü şey demek. 

Varlığım varlığına armağan olsun, be kadın! Pringles stoğunu yaptım, bekliyorum. Bitsin bu hasretlik, gel kavuşalım artık! 


15 Ocak 2021 Cuma

KAR



Çok özledim. Her anlamda. 

Sabah güneş doğmuyor, ama kış da gelmiyor(du) bir türlü. Hava gri ve soğuk ama yağmur ve kar yağmıyor(du) düne kadar. Dünyada hiçbir şey normal değil artık. Epeydir gözüm kulağım meteorolojide, kar yağınca dinleyeceğim şarkıları ayarlamış -meselâ bu - gezip yürüyeceğim yerlere ve izleyeceğim manzaralara kadar belirlemiştim. 

Nihayet ilk kar yağdı şehre. Çocuk gibi sevindirdi. Sabah erkenden, insanlar daha evlerinden çıkmadan, bomboş sokaklarda yürümesi gibisi yoktu. Pijamamın üstüne montumu geçirip, henüz basılmamış kara ayak izlerimi bırakmak dünyadaki en harika his olabilirdi. Yavaşça, sallana sallana. Yürürken başımı kaldırıp baktığımda, bir sonsuzluğun beni içine çektiğini düşündüm. Bence kuzey ışıklarıyla birlikte kar, doğa olayları içinde en sihirli olanı. Mucize gibi bir şey.  Belki bir gün onları da görmek kısmet olur, çok isterim. Bir bucket list, sağlık ve biraz da paraya bakar. Tabi daha öncelikli rotaları bitirdikten sonra. 

Kar şehre yağdığında, bir süre sonra leş bir şeye dönüşüyor, ama doğanın kucağında, dağlarda, kırsalda, park ve bahçelerde gerçekten muazzam. Öyle bir güzellik ki, yağarken mutsuz olamıyor insan. Yaradanın işi. Ve yine yaradanın insanoğluna ne kadar acîz olduğunu göstermesinin en zârif yolu. O minicik beyaz taneleri hiç de hafife almamak lâzım. Bu kadar üşürken, hücrelerimiz acı çekerken, ciğerlerimiz soğuktan yanarken, böyle sevinçle dolmak başka türlü nasıl mümkün olabilir ki? Kar insana yaşadığını ve bir gün öleceğini hissettiriyor.

Toplu taşımayı kullanacak olup, durakta titreyerek bekliyorsanız, aracınızla kar trafiğine takılmışsanız, buzlu/çamurlu yollarda düşe kalka, bata çıka okula/işe yetişiyorsanız, açık havada karın tokluğuna çalışmak zorundaysanız, ne kar yağarken ne de kar yağdıktan sonra mutlu olmak mümkün olamayabilir ama. Romantizm, gerçeklere çarparak bitiveriyor oracıkta. 

Epeyce bir yürümüşüm farkında olmadan, Kibritçi Kız kıvamına gelinceye kadar. Çok ıslanmış, çok üşümüş, çok acıkmış. Öyle olunca, dönüş yolunda bütün büyü bozuldu. Evsiz ve aç insanları, sokak hayvanlarını, yakacak odun/kömür ve yiyecek alamayan aileleri düşünmeye başladım bu defa, üzüldüm. 

Kar kimileri için keyif, kimileri için ise eziyetti. 

Hayat zaten ne zaman adil oldu ki? 

Gelin, kartopu oynayalım o zaman. Valla hiç acımam, çakarım kar topunu! 





11 Ocak 2021 Pazartesi

BİR ÇAĞ KAPANIRKEN


Zaten fazlasıyla bir milyon olan bu kafamı, tam da hiç bir yeni gündem ile yormak istemezken, bu defa da WhatsApp 2021 Sözleşmesi ortalığa bomba gibi düştü. 

Yeni sözleşme ile kullanıcıların kişisel verilerini dilediği gibi kullanma izni almaya çalışan Zuckerberg ve tayfası, bize restini çekmiş ve Şubat’a kadar zaman vermiş durumda. Bir tür ‘Ya sev, ya terk et’ vakası

Nerdeyse bir haftadır WhatsApp’da yaprak dökümü yaşanıyor. Binlerce kullanıcı diğer alternatif yazışma uygulamalarına geçiş yapmaya başladı bile. Bunlar Bip, Signal ve Telegram. Her gün rehberimden birilerinin bunlardan birine katıldığının bildirimini alıyorum. Telegram bir adım önde gibi şimdilik. 

Peki hangisini seçmeliyiz? 

Bu seçimi neye göre yapmalıyız? 

Birbirlerinden ne gibi farkları var? 

Hangisi daha güvenilir? 

Başka bir kucağa gelme durumu olur mu? 

Bunlar, bir kaç gündür bu güzel kafamı yormak zorunda kaldığım sorular. Bu gündemi takibe aldım, almak zorunda kaldım daha doğrusu bu defa da! Sizin anlayacağınız, gündemden kaçılmıyor. Çünkü herkes başka bir şey söylüyor. 

WhatsApp okul, aile, arkadaşlar ya da iş nedeniyle hayatımızda çok önemli bir yer tutuyor. Elimiz ayağımız gibi. Issız adada yaşayan Robinson değilseniz, hepimiz için şu an malesef durum bu. 

Yediğimizi-içtiğimizi, gittiğimiz yerleri, yaptığımız tatilleri, satın aldığımız ürünleri konumuna kadar sosyal medyada paylaşan, sokakta, işte, toplu taşımada, markette, restoranda tüm gün güvenlik kameralarının gözetiminde olan, bankalar, sigorta şirketleri ve daha bir çok kuruma her türlü bilgiyi kendi isteğimizle sunan, hatta Apple’a parmak izimizi veren insanlarız. Bu kadar gizlilik takıntımız varsa, bunları niye yapıyoruz? Acaba boşuna mı kıllanıyoruz? İnternette olan hiçbir şey zaten güvenli olmaz. Numaramız ve bilgilerimiz bir internet korsanının bize kafayı takmasına bakar diye düşünüyordum. Tâ ki yakın bir avukat arkadaşımla konuşuncaya kadar. 

İnternette yaptığımız her şey kaydediliyor. Bu doğru. Kullandığımız her uygulama bilgilerimizi işliyor. Ama gizlilik politikası gereği asla paylaşmıyor. Daha doğrusu paylaşamıyor. Şimdiye kadar WhatsApp da  paylaşamıyormuş. Çünkü kişisel verilerin korunması kanunu kapsamında, bu yasal olarak bir suçmuş. Bu durumda, yeni dönemde WhatsApp’in bu yapmak istediği şey de aslında bir tür siber zorbalık oluyor.  ‘Her verini düpedüz işlerim ve kullanırım, işine geliyorsa!’ diyor. Üstelik bu resti sadece bize çekebiliyormuş. Zuckerberg,  hiçbir AB ülkesine bu sözleşmeyi dayatamazmış, çünkü hukuksuzmuş! 

Ayrıca Facebook ve Instagram’ın tüm dünya ülkelerinde temsilcisi varken, bizdekini geri çekmişler ve tekrar atama yapmayacaklarını bildirmişler. 

Gerekçeleri ise şöyle; spam hesap bildirim ve şikayeti dünyada en çok Türkiye’den geliyormuş. Eğer temsilci atarlarsa hukuken bu konuyla ve ilgili hesaplarla ilgilenmeleri gerekecekmiş. Çünkü Sosyal Medya Yasası gereği, bu yasal bir zorunlulukmuş! Ancak temsilci sayesinde Facebook’a hesap sorabiliyorsunuz yani. Ama bizim yargının bağımsızlığına inanmadıkları için, bizim hukuk sistemimize entegre olmaya pek niyetleri yokmuş. Biz de bunlara, temsilci atamadıkları için 10 milyon lira ceza kesmişiz ama bu meblâ, bu adamların çay parası bile değildir! Umurlarında da değil hâliyle. Bizi müşteri olarak bile önemsemiyorlar anlayacağınız. Ne hâllerdeyiz!

İpler iyice gerilmiş durumda. Önümüzdeki Nisan ayında Twitter, Facebook, Instagram ve WhatsApp’e Türkiye’den erişim yasağı bile gündemdeymiş. Resmen hayat duracak gibi. Dijital iş yapanlar için çok daha ağır bir darbe tabi bu. 

Bu kopuş yaşanacak, kaçınılmaz. Onu anladım. Rehberdeki yoğunluk nereye akarsa sanki onu kullanmam gerekecek gibi. Ama sürü psikolojiyle yanlış başka bir şey yapmaktan da korkuyorum şimdi. 


Şöyle biraz bakındım. Bip Türk işi. Yerli ve milli olması güzel. Devlet kurumları bu uygulamaya yönelmiş durumda her türlü resmi yazışma ve haberleşme için. Ancak kişisel verilerin toplanması ve güvenliği konusunda sıkıntılı. WhatsApp’dan asıl kopuş nedenimiz buyken, Bip’e geçmek ironik olacak. Bir de çok yavaş olduğu, mesajların 1 saate kadar gecikmeli düşebildiği söyleniyor. Pek işlevsel değil gibi. 

Telegram adı geçen başka bir alternatif uygulama. Rus işi. Amerikalılardan kaçıp Ruslara güvenmek? NATO’dan çıkıp Varşova Paktı’na geçiş? Bilemiyorum. Bence WhatsApp’den güvenlik anlamında pek de farklı değil, tam tersini iddia eden bilgi ve paylaşımlara rağmen böyle düşünüyorum. Ücretsiz bir uygulama ve verilerimizi işlemiyor, öyle mi? Peki o zaman ticari bir oluşum olarak nasıl para kazanıyor? Ciro kaynağı nedir bu şirketin? Bilmediğim için soruyorum. Biliyorsanız, beni de aydınlatırsanız sevinirim.

Signal de insanların sığındığı başka bir liman oluyor bu süreçte. Amerika menşeili yine. WhatsApp’i kuran adamların işiymiş, Jan Koum ve Brian Acton. WhatsApp’Facebook satın alınca, istifa edip bu yazılımı kurmuşlar. Benzer uygulamalar arasında en az bilgi toplayan uygulama olarak görünüyor ve bu özelliği ile öne çıkıyor. Uygulamaya erişmeniz için sadece telefon numaranızı kullanmanız yeterliymiş. Özgür ve açık kaynaklı bir yapıya sahip olduğu için daha güvenilir gibi. Tıpkı Telegram gibi kâr amacı gütmüyormuş. Bu nasıl mümkün oluyor, hiç anlayamadığım bir durum. Bedava peynir sadece fare kapanında olur. 

Gizlilik gibi takıntılarım yoktu açıkçası ama okudukça olmaya başladı. Paranoyak olma yolundayım. Aşı tartışmaları yetmiyormuş gibi, şimdi bir de bu çıktı! Cehâlet gerçekten erdem. Huzur bilmemekte. Sanırım ben artık chat programı kullanmayacağım. En azından bir süre. Çünkü hiçbiri kafama yatmadı.

Bakalım gelecek günler ne getirecek? Burda konu ile ilgili güzel ve detaylı bir yazı var, okumak isterseniz. 

Dünyanın en zengin 3 kişisinden biri olarak zaten çok kıskanılan ve artık fazlasıyla sevilmeyen birisiydi Zuckerberg. Tüm malvarlığının %99’unu yardım kuruluşlarına bağışlaması bile bu sevimsiz durumu değiştiremedi. ABD’de bilgi gizliliği ihlâli ile yakın zamanda yargılanıp, yüklü cezâlar ödeyerek bir şekilde sıyırdı. Şimdilerde ise bu yeni hâmlesiyle yeni dünya düzeninin kesinlikle bir numaralı nefret objesi olmayı başardı. 

Ben Mark’a tüm sosyal medyayı tekeline alma hırsından ve satın aldığı her sosyal medya uygulamasına ulaşılabilirliği hâd safhaya çıkaran mavi tik/görüldü özelliği getirmesinden ötürü zaman zaman kızsam da, (ilgili yazım için bkz. MAVİ TİK) yine de çok kızamıyorum. Neden mi?

Çünkü yıllar önce, yeni bir sayfa açtı hepimizin hayatında. Özlemleri dindirdi, sevenleri ya tanıştırdı ya da kavuşturdu, uzakları yakın etti. Mazimizin, pek çok hatıramızın hatta kişisel gelişimimizin bir parçası kendisi. Ona gönül borcumuz var. 

Yola çıkarken, eminim onun da gelmek istediği nokta bu değildi. Kirli bir dünya burası. Para kirli bir şey. O da kirlendi. 


Ayrıca ona kızmamak için bir nedenimiz daha olduğunu düşünüyorum. 

Doğum günleri özeldir. Şakaya gelmez. O yüzden Mark’ın mutlaka hepimizde az çok hatrı olsa gerek :)

Sahi, siz ne yapmayı, hangi uygulamayı kullanmayı düşünüyorsunuz? Daha zamanı var, belki de geri adım atarlar ha, ne dersiniz? İhtimâl veriyor musunuz? 82 milyonluk bir ülkeyiz! Tükürsek boğarız icâbında (:





6 Ocak 2021 Çarşamba

BİR YER BULALIM GÜNDEMDEN UZAK

Bir ülkede hiç mi güzel bir şey olmaz? Gerçekten olmuyor.


#2haftada12doktorunkoronadanvefatetmesi

#vatandaşaşılarhakkındaverilenbilgileregüvenmiyor

#60yılönceçineaşıgönderiyordukşimdiaşıbekliyoruz

#sağlıkbakanıkocadansmalıçocuklariçinaçıklama

#boğaziçiüniversitesindeneleroluyor

#istanbuldaikiilçedegösteriyasağı

#2020dekadıncinayetleriyüzde25arttı

#yakılaraköldürülenakademisyenaylinhocasonyolculuğunauğurlandı

#bugünkükadıncinayetivideosu

#5yasındakioğlunusevmediğiiçinöldürenbaba

#500istismarvakasıincelendiyüzde75itanıdıkçıktı

#koronadaikincidalgaençoktürkiyeveispanyaekonomisinivurdu

#işsizlikoranlarıaçıklandıişsizlikdüşmüyorartıyor

#güvensizmaskeüreten43firmatespitedildi

#meterolojiuzmanlarıkorkuttu2021deiklimdeğişikliği

#2021kuraklıkvesusuzluktehdidi

#400yıllıksudeğirmenikuraklıknedeniylekurudu

Televizyon zaten izlemiyorum. Ama bilgisayar başında oturduğum ve elimde akıllı telefonla yaşadığım müddetçe kaçamadığım bir gerçek ülke gündemi. Fark ettim ki, gündemi ne kadar çok takip edersem o kadar mutsuz, o kadar umutsuz oluyorum. Akıl sağlığımı korumak için gündemden bihaber olmam şart. Bundan kurtulmak ise ancak online dünyadan tamamen fişimi çekebileceğim önümüzdeki ara tatille mümkün. En azından bir süreliğine. Dört gözle bekliyorum. 

İkinci dönemin başlangıcı, sınav yoğunluğu ve bütünleme sınavları nedeniyle Mart’a uzatıldığı için uzun bir ara olacak. Bu sürede bir tür kış uykusuna yatmayı plânlıyorum. Belki de uyandığımda dinlenmiş, yenilenmiş ve her şeyi unutmuş olurum. Tıpkı tabiatın kendisi gibi. 

Huzur genel olarak bilmemekte, görmemekte, duymamakta. Bildiğin üç maymun. 


Tabi bir de magazin gündemi var. İstemsizce Instagram akışınıza düşüyor. Bambaşka bir dünya. Fakir eroini de diyebiliriz. Öyle ki, çekirdekle yarışıyor. Anafor gibi içine çekiyor insanı. 

#hedehödökuafördemakyajsızhalinipaylaştıgörenlerşokoldu

#hedevehödöayrılığadayanamadı

#birdiziaşkıdahagerçekoldu

#hedevehödöalışverişturunda

#evhalinipaylaştıbeğenibutonuçöktü

#yenilişkisiileilgilidedikodularagülüpgeçtiğinisöyleyenseksioyuncubeyoğlundagörüldü

#hedevehödöevlilikiçingünsayıyor

#ünküşarkıcınınbirhaylikiloaldığıgözlendi

#hedevehödöayrılıksöylentilerinesonnoktayıkoydu

#ünlümodelsorularıyanıtsızbıraktı

Bir de takipleştiğiniz eş, dost ve akrabaların akışa düşen fotoğraf ve hikâyeleri var tabi. O da başlı başına bir gündem. Sokağa çıkma yasağı nedeniyle çok sınırlı bir içerik vardı bu yılbaşı gönderilerinde gerçi;  yılbaşı temalı kazak ya da pijamalarla aile saadeti yaşayanlar, yeni yılın ilk sabahı kocişleriyle kahve keyfi yapanlar, yalnızım dostlarım yalnızım yalnız selfieleri, mutfakta harikalar yaratan şefler ve yılbaşı sunumları, pijama- terlik- televizyon üçlüsünü kardeş eyleyenler. 

Hikâyelere ise uzun zamandır bakmıyorum. Fazla mâruz kalınmaması gereken bir zaman öğütücü gibi geliyor artık bana. Zaten gerek de kalmıyor, hikâyede kalmasıncılar sağolsun. Bir de ne zaman hikâyelere bakayım, ne var ne yokmuş desem aslında dünkünün tekrarından ibâret olduğunu görüyorum. İsimler değişse de yapılanlar hep aynı. 

*Üstünde isim yazılı Starbucks bardağı 

*Arabada giderken bir şarkı açıp yine gidiyorum bir yerlere teması 

*Yine arabada giderken bu kez kendini çekip bağıra çağıra çalan şarkıya eşlik etme

*Zıplamalı, coşmalı, gürültülü bir gece kulübünde kopuyoruz biz teması (art arda 4-5 hikaye atılır ama hiçbirinin diğerlerinden farkı yoktur) 

*Bakın ben spor yapıyorum teması 

*Köpeğin ya da kedinin bir şekilde olaya dâhil edildiği tema 

*Mekânda olduğunu belli etmek adına içecek bardağının konu mankeni edildiği tema

*Benimle ilgilenin hadi temalı kolda serumlu hikâye

*Bakın yine yedik içtik temalı üstten çekilen yemekli hikâye

*Ayna karşısında yüz kapatılarak çekilen ya da ekranda 45 derecelik açıyla durulan selfieli hikâye

*Sahilde dalgayı görenin ‘boomerang’ı açma güdüsünü anında devreye soktuğu hikâye (çok şükür yaz bitti de kurtulduk!)  

*Türk kahvesinin baş aktör olduğu yeni gelin titizliğinde hikâye 

*Müzik tutkunu arkadaşın Spotify’lı hikâyesi

*Yağmurlu havada romantik Tumblr kızının kahveli, kitaplı, edebi sözlü hikâyesi

*Pasaport arasına iliştirilmiş yurt dışı uçak bileti hikâyesi (korona nedeniyle artık tbt olarak paylaşılıyor, yine kaçış yok! )

*Uçak içinden çekilen pencere kanadı hikâyesi (koronazede bir tema daha, artık tbt) 

*O sıra hangi dizi popülerse onu izlerkenki hikâye 

*Kitap kapağı ya da altı çizili kitap satırı hikâye teması

Sosyal medya sürekli gelişiyor, trendleri de. Trendsetter olmak önemli! Yeni şeylerin peşinden koşmak, kendine has olmak vs. iyi güzel ama artık bu işin çivisinin çıktığını düşünüyorum. Bir arkadaşım sırf bu klişelerden farklı olmak, özgün hikâyeler atmak için drone kiralamış. Yok artık!

Bütün bu gündemlerden artık o kadar uzak olmak istiyorum ki, bunların ne anlama geldiğini bile unutmak isteyecek kadar çok uzak olmak istiyorum hem de. Size de tavsiye ederim. Annem bu konuda efsane! Kadının online dünya ile hiçbir bağı yok. Akıllı telefon da kullanmıyor. Anam babam usülü, tuşlu cep telefonunu ise ev telefonu niyetine kullanıyor. Nasıl mı? Meselâ evden çıkarken kesinlikle yanına almıyor. Eve dönünce cevapsız çağrılara dönebilirse dönüyor. Onu yapmayı da daha yeni öğrendi. Eskiden ‘Amaaan! Arayan bir daha arasın.’ diyordu. ‘Anne, öyle deme. Önemli bir şey de olabilir’ deyince de, önce beni sonra da abimi aramaya başladı, çıkış noktası ‘Beni başka kim arayacak ki?’ idi çünkü. Arayıp sorardı ‘Cevapsız çağrı görünüyor, beni sen mi aradın?’ diye. ‘Yaa anne, şu tuşa basınca görürsün kimin aradığını, tek tek bizi arayıp, beni sen mi aradın demene gerek yok’ diye pek çok kereler desem de, o tuşu asla aklına tutmak istemiyordu. Kadın baby boomer kuşağından, ya ne olacaktı ki? Çok şanslı bir kuşak açıkçası, sapına kadar geleneksel! Bizim Y kuşağı gibi arada kalmış değil.

Hadi. Benim yaptığım gibi yapın! Tüm gündemleri siz de unutun gitsin. Çünkü çok yoruyor. Kurtulun tüm bu yüklerden! Siz ki, neleri, kimleri unutmadınız? Bir düşünün! Bunu mu unutamayacaksınız yani? Üzerinizden kocaman dağların kalkacağından emin olabilirsiniz.

Bu bahsettiğim türlü çeşit gündemi takip etmek için harcadığım enerjiyi kendi özel ilgi alanlarıma yönlendiriyorum bir süredir. Siz de öyle yapın. 

2021 yılının bu ilk yazısında, yepyeni bir yıla yakışır, yeni başlangıçlar yapmanıza imkân verebilecek, az kişinin bildiği bazı uygulamalardan bahsedeceğim. Belki sizin de hoşunuza gider bu uygulamalar. Kullanır, gündemden biraz uzaklaşırsınız. Sizin de bildiğiniz, tavsiye edeceğiniz güzel uygulamalar varsa, lütfen paylaşın. Denemesi bedava! 

Charmy

Dinlediğiniz müzikleri, okuduğunuz kitapları, izlediğiniz dizileri/filmleri listeleyen ve sizinle benzer zevkleri paylaşan kişilerle tanışmanızı sağlayan, bunu da tıpkı Twitter ve Instagram’daki gibi takipleşme ve kişisel mesajlaşma imkânı sunarak yapan güzel bir sosyal medya uygulaması. 

Zevklerinize göre müzik, kitap ve film önerileri de yapıyor. Instagram gibi yüzeysel değil. Daha nitelikli insanları buluşturduğu için, benim çok beğendiğim bir platform oldu. Henüz çok yeni, yolun çok başında. Pek stabil değil. Bir işlemi yaparken çok bekletebiliyor. Yorum kısmı çok ilkel. Daha çok yatırıma ihtiyacı var. 

Bir de bizim memlekette gereken ilgiyi pek görmez gibi geliyor bana. Çünkü biz sosyal medyayı genellikle kadın erkek ilişkisine indirgeyip, karşı cinse yürümek için uygun bir yer olarak görüyoruz. Çoğu insanın sosyal medyadan anladığı eğer erkekse güzel kız düşürme, kızsa da zengin erkek düşürme arenası. Bir tür ticaret dönüyor, güzellik ve paranın takas edildiği. Başka niteliklerle ilgilenen pek yok. 

Yine de yapanların eline sağlık, bir deneyin derim. Farklı fikirlerden ilhâm almak için kullanabilirsiniz. Nitelikli arkadaşlıklar için birebir. 

Storm Tv

Pek çok dizi ve filmi HD kalitede izleyebileceğiniz ücretsiz bir uygulama, başka bir deyişle bedava Netflix! Telif hakkı olmayan içerikleri yayınlamıyorlar tabi. TV kanalları, filmler, çocuk programları gibi farklı içerikler var. Zengin de. Film türü seçeneği de sunuyor. Henüz ilişkimiz çok yeni. En son The Notebook diye bir film izledim. 

Önerilerde çıktı. Edebiyattan sinemaya uyarlamaymış. Hiç bilmediğim, adını bile ilk kez duyduğum bir filmdi. Oysa ki eski. Ryan Gosling de başrolde. Nasıl da kaçırmışım. Pek tarzım olmamasına rağmen çok sevdim filmi. 

Faydalı bir uygulama. Netflix’e bir alternatif. Tavsiye ederim. 

PlantNet

Bu uygulama benim gibi kırı, dağı, bayırı, otu, çöpü, çiçeği sevenler için bire bir! Gördüğünüz bir çiçeğin ya da ağacın fotoğrafını çekip uygulamaya yüklediğiniz zaman, sizinle o bitkinin adından tutun da, meyvesinin yenip yenmeyeceğine kadar her türlü bilgiyi paylaşıyor. Bir tür botanik ansiklopedisi. Veri tabanı da çok geniş, çiçekli bitkiler, ağaçlar, otlar, kaktüsler ve daha pek çok içerik! Survivor’a katılırsanız (hâlâ izleyen var mı?) ya da ıssız bir adaya düşerseniz kesin lâzım olur :) Dağcı, kampçı tayfanın da işini görebilir. Ya da benim gibi cinsler için bire bir! 

Bana kırk yıllık yılbaşı çiçeğini kokina diye satan o çiçekçiye benim de artık öğretecek bir şeyim var! Bkz. bir önceki yazım. Çok pis hırs yaptım, ilk fırsatta adamı gömmeye hazırlanıyorum :) 

Radio Garden

Dünya üzerindeki herhangi bir yerin radyosunu dinlemenizi sağlayan harika bir uygulama. Sayesinde öyle güzel şarkılar keşfediyorum ki, bu nedenle nerdeyse Spotify premium üyeliğimi kapatmak üzereyim. Ses kalitesi de baya güzel. Pandemi nedeniyle bir süredir gidemediğim dünyanın farklı yerlerinde, hatta daha önce hiç gitmediğim şehirlerin hiç bilmediğim sokaklarında, hiç duymadığım şarkılar çalınıyor. 

Bir haftadır Girit radyosundan çıkamıyorum. Bu sabah da Kenya radyosunu dinledim. Gerçekten değişik. Dünyayı keşfeden bir uzaylı gibiyim.. Mutlaka deneyin. 

Önerdiğim radyo istasyonları: 

*nostalgic music /classics 

serenade radio, London (Favori kanalım)

*rock/metal:

plexus-beyond metal, New York City

red metal, Athens

further rock radio, Seattle

ckge 94.9 the rock, Toronto

*classic

classic fm, London

*jazz

plexus-jazz channel, New York City

jazz fm, London

Culture Trip

Bir çok ülke hakkında pek bilinmeyen güzel bilgiler veren harika bir uygulama. Bir yere gezmeye giderken o yerle ilgili tüm yazı ve bilgileri sizin için topluyor, nereleri mutaka görmeniz gerektiğiyle ilgili önerilerde bulunuyor. Öncesinde araştırmak ve gittiğinizde gezmek için çok vaktiniz yoksa inanılmaz pratiklik sağlıyor. Ücretsiz yapılacak 20 şey vb. gibi yazılar çıkarıyor, mekân öneriyor, bir gününüzü nasıl geçirebileceğinize kadar plânlayabiliyor. Şahâne!

Hoş, şimdilerde pek bir yerlere gidemiyoruz ama bu hep böyle sürecek değil ya! Hayal kurun, gerçek olsun! 

Skiplagged

Gideceğiniz yere en uygun fiyata uçmanızı sağlayan güzel bir uygulama. Benzer diğer uygulamalar gibi sadece fiyatları listelemiyor, size daha ucuz rotalar ve farklı aktarmalar bulup en ucuz yolu gösteriyor. Yalnız bir şart var, bagajınızın olmaması! Sırt çantasına sığanlardansanız, bu uygulamayı çok sevecek, çok güzel ve ucuz geziler yapıp, çok güzel anılar biriktirecek, bana da dua edeceksiniz sevgili ‘backpacker’lar :)

Sözümüz korona sonrasına ve sağlığa olsun! Önümüzdeki yaz için bakınmaya başlayabilirsiniz. 

Önerilerim devam edecek...

TO BE CONTINUED :)