25 Eylül 2024 Çarşamba

RAPUNZEL’İN SELAMI VAR

Kaç zaman oldu, güvenip de bi kuaför koltuğuna kendimi bırakamadım. Oldum bir Rapunzel. Bak bak, saçıma bak! Taa belime indi! Hiç mutlu değilim ama, biliyor musun? Yıkaması bi dert. Kurutması ayrı dert. Şekil vermesi ise başlı başına bir dert. Banyodan çıkamıyorum. Banyoyu halletsem, bu defa da evden çıkamıyorum. Keyfimden mi? Tabi ki hayır. İşe, randevularıma hep geç kalıyorsam, valla altında yatan neden bu. Zaten yıllardır boyatmıyorum. Fön desen, uzun zamandır doğru düzgün çekenine rastlamadım hem de resmen havaya giden para! Altın piyasasıyla kıyasıya kapışır! Kadın kuaförüne gitmek zaten toptan işkence. Orada yaptırılan bir şeyi (kesim, ağda, boya, manikür vb.) severek yaptıran birine valla iyi gözle bakmam. Artık kesin ve net olarak söyleyebilirim ki ben Türk kuaförler ile iletişim kuramıyorum, birbirimizi anlamıyoruz, anlasak bile saçı ne sekilde görmek istiyoruz konusunda aynı fikri paylaşamıyoruz. Al sana konu! Kıl tüy muhabbetine hoş geldin!

Rapunzel

Bir yıldan fazla oldu, yine her zaman olduğu gibi kuaföre gidip, sandalyeye kurulup, yüzyıllardır hem kuaförüm hem de arkadaşım olan kişinin gelmesini bekliyordum. Geldi, başıma dikildi ve saçlarımı açtı. ‘Dilek, ben mesleği bırakma kararı aldım. Green Cardım çıktı. San Francisco’ya taşınıyorum.’ dedi ve ekledi, ‘Bugün son kez saçını keseceğim.’ DONKKK.

‘Hadi be!’,‘Yuh! San Francisco ne oolum!’, ‘Ne alaka!’ ‘Şaka yapma sabah sabah!’ deyişimle olayın şaka olmadığını anlamam tam 3 salise sürdü. O an kendimi kocaman bir boşlukta hissettim. Onu vazgeçirmeye çalıştım. Akut bir depresyona bile girdim. San Francisco dreamin’ ‘Üfff! Macera bu! Nasılsa yapamayıp dönersin sen yine memlekete! Sonra sen, saçsız yapamazsın.’dedim. Ama boşuna. Gitti. Kimbilir kaç kez ‘Ee, hadi dön artık. Napıcam ben bu saçları?’içerikli dönsün taciz mesajları mı atmadım, görüntülü arayıp mı ağlamadım. Ama olmadı. San Francisco yakın bi yer olsa, gidip gelmeye bile razıydım. M. ile 17. yılımız! Since 2007! Düşünsene! Öyle bir sadakat, ama koca bir okyanus girmişti artık aramıza. Kendi keratinlerimle uçma zamanım gelmişti, anladım. 

San Francisco

Yıllar yılı saçımın her kodunu çözmüş, tarzımı idrak etmiş, saçsal süprizlerin ne kadarına açık olduğumu avcunun içi gibi bilen, daha kapıdan girerken ruh halini okuyan, kendini en rahat hissettiğin erkekler sıralamasında ilk 3’e giren kuaförüme bay bay deme vaktiydi artık. Kaşcım da, bundan hemen birkaç ay sonra, sanki kuaförümle anlaşmış gibi Kanada’ya iltica etmesin mi? Noluya ya? Bildiğin bunalıma girdim. Dişi bünyeler beni çok iyi anlayacaktır. Bir yıldan fazla zamandır kaşlarımı senin kadar güzel alan çıkmadı be A.! Ühü ühü! Valla  kılın mı var, derdin var!

Amelie

Ve sonrası ‘welcome to the bocalama ve deneme yanılma seansları’. Yeni kuaför arayışları, arkadaş önerileri ve tekrardan kuaför- müşteri sıcaklığının oluşması. Offfff! Basite almayın çünkü çok zaman ve şans isteyen bir şey bu. Ruh ikizi gibi, saç ikizi de var kadınların. Kuaförleri ve arada oluşan ‘ekibiz’ hissi. O mayanın tutması bir şans, denk gelmek ise sürpriz. Tıpkı aşk gibi. Ama bu aynı zamanda saç öküzümüze toslama yüzdemizin üst seviyelerde seyreldiğini de gösterir. 

Saç öküzü demişken; mesela ömrü tükenmiş makasla saç kesmeye çalışanlar, hem de şöyle bir yaklaşımla: Geç lan! Saçını başını dağıtırım senin! Kafama göre keseceğim işte!’ Ucundan al dediğin belindeki saçı, omuz boyuna hatta ensene kadar koyun kırkar gibi kırkıp, seni resmen Amelie’ye çevirir. ‘Saçım çabuk bozulur benim. Topuzu biraz sıkı mı yapsak?’ dediğin an yandın. 500 tane tel tokayı itinayla kafana saplar. Canını kafanda hissedersin, abartı yok. Öyle bir acı. Peki ya o salonda son ses çaldıkları müziğe ne demeli? Evet, saç öküzü diye bir gerçek var. Ruh ikizi bir, bu iki. 

(Erkek okurlar şu an ‘Vay anasını sayın seyirciler, neymiş bee bu saç mevzuuu!’ diyordur muhtemelen. Uheuueue. ) 

Sevgili er kişiler, bu konu sizi aştı biliyorum ama %100 dişisel bir mevzuya denk geldiniz. Üzgünüm. Sadece kadınların anlayabileceği ve konuşmaktan asla sıkılmayacağı bi subject bu. Saç ve veryansınlar. 

Bi kere, Türk kuaförler kızıl ve bakır tonlarına tutkunlar. Ve evet bunda çok da başarılılar ama ya benim kızıl ve bakır tonlarına tahammülüm yoksa? Sen ne kadar, 'bebek kahvesi' de, 'kumral olsun' de adamlar asla seni dinlemiyorlar ve içine mutlaka o kızıl yansımaları katıyorlar. Avrupa'da bulunan kuaförler ne kadar kumral tonlarda başarılılarsa, Türk kuaförleri de kızıl ve bakır tonlarında çok başarılılar. Röfle, bakır tonlarında o kadar pratik yapıyorlar ki kumral tonlarını tutturma yeteneklerini kaybetmişler. Renk bileşkenlerini yalayıp yutsalar, o küllünün kayma yapabileceği yeşilimsilik de ortadan kalkacak. O konuda kendilerine güvenmedikleri için küllü kumrala bulaşamıyorlar çünkü biliyorlar ki yeşile dönebilir. O riski almaktansa basıyorlar kızılı. 

Gülşen Bubikoğlu

Bi keresinde dayanamayıp hardcore tanımla ''küllü istiyorum, Gülşen Bubikoğlu saçı yap bana'' dediğimde bile salondan neredeyse Hürrem gibi çıkmıştım. Bu imkansız mucizeyi gerçekleştirebilen kuaföre dönüp ''Bunu neden böyle yaptığını bana açıklar mısın?'' diye sorduğumda cevap şuydu: ''Saçlarını çok daha canlı gösterir''. İyi ama canlı göstermesini isteyen kim? Ben kesinlikle küllü tonlarla oynaşmaktan hoşlanan bi kadınım. Yurtdışında istediğin kumral tonu şak diye tutarken, Türk kuaförleri niye ısrarla ''sizin saçınıza ne yaparsak yapalım mutlaka içinde biraz kızıllık olur'' diyor. Sanki İskoçyalıyım! Ya da bunları küçükken İskoçlar kovaladı, kızıl renk travma olmuş ondan sebep. Önüne geleni kızıla boyuyorlar. 

Hürrem

Bizim kuaför abiler bakım maskesi ve yağı satma konusundaki ısrar, yetenek ve eforlarını renk skalası ve renk karışım denemelerine ayırsalar ortaya güzel sonuçlar çıkabilir yemin ederim. Sanat olarak ele almalılar o renkleri; bileşkenleri, uygulamayı, çıkacak sonucu ve saç sahibesinin istediği rengin oturuşunu. Ama yok, bunlar işin ticaretinde. Sanatçı değil, bildiğin esnaf. 

Velhasıl, uzun zamandır saçım bana emanet. Hatta kendimi aştım diyebilirim. İnanmayacaksın ama saçıma bunu yapmayı kendi kendime başardım. Maşa + 4’lü çapraz örgü! Vay be! YouTube videoları iyi ki var. Az daha çalışırsam belki kesim/boya işine de girerim. Heyt be, sektör korksun benden! 
(acayip gaza geldim :)) Şimdi soğuyan kahveye ve müziğe dönüş zamanı. 

Lissın >>>  Yeni keşfim.  Maşallahı var hem şarkının hem de abimizin. Çok janti di mi yaa? Toksik bi aşk şarkısı. Son zamanların popüler kavramı. Sana gaslight yapan, bir türlü vazgeçemediğin o manipülatör sevdiceğine gelsin. 


Ben :)



3 yorum:

  1. Bi görünüp bir kaybolmak ya ayın ya yıldızların işidir. Sense insansın. Hatırladın mı?

    YanıtlaSil
  2. Arabada elinde telefonla konuşma, cezası 1506 tl

    YanıtlaSil
  3. Sac okuzu :) baya bildigin kahkaha attim

    YanıtlaSil