Camlar daha geçen gün silinmişti. Başlayan sonbahar yağmurları geldi, içine bir güzel etti, gitti. Yan binadaki hatunlarla azgın bir cam parlatma yarışı içindeyiz. Ondan bu müsabaka havasında anlatış nedenim. Oysa ne tembelim şu günlerde. Ketıl suyu ısıtıp tak diye atıyor ya, gidip onu almaya bile üşeniyorum. Bi daha basıyorum. Yine tak diye atıyor. Yine bişe yapmıyorum. Şimdi bana biri nolur bir fincan çay yapsın, ketıl tak yapar yapmaz. Sevabına. Haa?
Havalar değişme yolunda. Yağmur yağacak tabi, artık yaz bitti. Zamanıdır. Yağmur bu, herkesin de gönlünü yapamaz ki! Nasıl da olgunlukla karşılaşıyorum bu sonbaharı, değil mi? Oysa ki hiç sevmem kendisini. Çünkü arkası kış. En az sevdiğim. Sıralamada sonuncu. Napim, beğensem de beğenmesem de takılıyorum! Bi Şeyma Subaşı değilim ki tüm kışı Miami’de güneşlenerek geçireyim! Allah’ım, filozof günümdeyim. Bıraksalar rahat 3 saat saçmalayabilirim. Teoriler ve komplo teorileri ile Soner Yalçın’ı bile sollayabilirim! Hem size bir şey söyleyeyim mi? Ben yağmurda şemsiyesiz yürümeyi hiç sevmem! Yalan mı atıyım yani şimdi? Ben şemsiye alırsam yağmur yağmaz. Yağmurun yağacağı tutunca da asla şemsiyem olmaz! Bazen insanın hep ters giden noktası vardır ya hani; yağmur ve şemsiye öyledir benim için. Belki bu yüzden de sevmiyorum sonbaharı. Yani, bu da bir neden. Ha bi de, yağmurlu havalarda, yağmurla birlikte üstüne çamur sıçratan hırt sürücüler vardır hani! Çokça! Yağmurda yürümeyi ondan da sevmiyorum! Alla’mmm, ne yağmur muhabbeti yaptım ama!
Dinlemek lazım. Hep konuş konuş nereye kadar. İnsan her haltı bilemiyor. İllâ ki ondan daha iyi bilenler oluyor. O zaman onları dinlemek farz oluyor. Ondan sebep, bir süredir az konuşup çok dinliyorum. Sonra da dönüp kendimi dinliyorum. Sonra iç sesime acayip gıcık olup, bu defa da onu susturmak için bol bol müzik dinliyorum. Spotify’a aylık ödediğim her bir kuruşun hakkını veriyorum, içim çok rahat! Helâl-i hoş olsun valla.
Bu ara mesaj attıktan sonra, mesajım geldi mi diye soran insanları anlamaya çalışıyorum. Bal gibi de biliyorsun alıp almadığımı. Yalan da atamıyorum ağız tadıyla! Aaaa! Mesajını almadım! diyemiyorum tabi! Mavi tik/okundu belâsı hepimizin başında.
Herhalde ben kahve içemiyorum. Artık hatayı kendimde arar oldum. Milletin falında yollar mollar çıkar. Yahu, benimkinde içinde ne var ne yoksa şak diye tabağa dökülüyor. Bişeler çıksa belki ben de moda gircem! Ama yok! Yok, aslında falla pek işim olmaz. Ona da inanmıyorum. İnansam nolcak ki, fincan ortada! 3 vakte kadar denecek kadar bile bi ipucu yok!
Arabalarının arkasına hâlâ ve hâlâ mezun oldukları üniversitenin stikırını yapıştıran insanlara burdan el sallıyorum. Bu stikırlardan yola çıkıp bir istatistik çıkarsam memleketin yarısının Harvard mezunu olması gerekiyor. Bunun dışında arabanın arka ve yan camına, yaptığı aktivite-sporun stikırını yapıştıran geniş bir kitle de var. Yabana atılmasın. Scuba diving stikırı, bak ben ata biniyorum riding stikırı. Burdan da bi yüzdeye vurdursak, memleketin yarısı bu sporlarla iştigal ediyor diyebiliriz. Ulan biriniz de delikanlı gibi çıkıp her haftasonu halı saha maçında kaleci oluyorum diye yazsanıza! Yalancılar! Ha bir de, arabanın camına instagram adresi stikırını yapıştıran, tofaşçı abiler var! Bence en harbisi onlar! En sahicisi! Adam neyse o, delikanlı gibi! Mış mış mış da, muş muş muş değil! Aç profile bak, tam Tofaş kafası. Dürüstlüklerinden ötürü, bu abilere çok saygı duyuyorum!
Bana dönem dönem gelen ‘sağlıklı beslenmeliyim!’ataklarından biriyle daha karşı karşıyayım. Dün Migros’ta indirime giren Nutella’yı pas geçtiğim için kendimle gurur duyuyorum. Kek yapıp, onu zayıflama çayıyla birlikte yiyen bir tiptim oysa ben! Kocaman kaşarlı pidenin yanında içilen diyet kola kadar anlamsız! Ha, hâlâ pisboğazım, o ayrı konu! Pringles görünce gözlerim yuvalarından fırlıyor. Domino’s Pizza’nın ‘bol malzemos’u unu duyunca kan basıncım yükseliyor. Hele künefe! Offf! Allahına kurban! Ama yine de durduruyorum kendimi bir şekilde, tadımlık alıp bırakabiliyorum. Aktar aktar fink atmaya devam ediyorum. Sabahların sultanı Seda ablamız, güzelliğimi her sabah yediğim 2 kuru gayısıya borçluyum deyince, gidip kuru kayısı bile aldım! -ki hiç sevmem, ne yaş ne de kuru! Bi de kuru üzüm! İfrit olurum! Hani kuruyemişin içine de koyarlar. Badem ararken elime gelir hep. Hep beni bulur anasını satiiim! Neyse. Koca bir yaz fit gezdim, fit gezmeye devam!
Canlar, yürekler! Çok sevdiğim lö okurlar! Alayınıza yanaktan saldırır, boş enseyi de asla es geçmem ama! Bu bir sevgi gösterisi! Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum! Bu ay tam 876 kere okunmuşum! Vay be! Nerdeyse şımarcam!
Çok çok öpücük! Kiss yaaa!
Ve işte karşınızda Çaylak Yazar! Formundasın. :D
YanıtlaSilEh işte :) Teşekkür ederim 💐
Sil
YanıtlaSilGiden yaz olsun be yaaaaa. Seneye yine gelcek inşallah.Yazın tadını çıkardın çatır çatır çatlattın beni ve daha nice ahaliyi kimbilir kapanın kuzu kuzu bakiiim şimdi evlerinize😃 kapan sen de kuzum ben bu yaz izin kullanamadım iş değiştirdiğim için mesela hiç yaz gibi değildi e ben ve benim gibiler ölsün o zaman
Valla mı? Tüm yaz kilit ha? Üzüldüm inan. İnşallah seneye acısını çıkarırsın. Çok çok yaşa sen :) Eve kapanmak istemiyorum hiç, depresyonum geliyor. Baharlar yazlar yine gelsin, sağlıkla görelim insallah. Birlikte 💐
SilYa sana ne diyim ben bilemiyorum :) tüm postu sırıtarak okudum, en cok da arabalı bolumu. Seviyorum.Tespitlerini kendime yakın ve çok komik buluyorum. Blogu okumak bana çok iyi geliyor. Iyi ki varsın
YanıtlaSilBen de bu yoruma ne diyeyim bilemedim :) çok mutlu oldum, teşekkür ederim. 💐 sen sevgili adsız okur, sen de iyi ki varsın.
SilSevgiler