Fotoğraflar. Akıp giden, bir türlü durduramadığın o zamanın bir anını şak diye durdurup, bir ömür boyu hiç değişmeden saklayabilme gücüne sahip. O ânda saat, mevsim, mekân, koku ve duygular neyse hiç değişmeden öylece kalıyor, fotoğraftaki her kimse asla yaşlanmıyor. Hatta gün geliyor o kişi artık yaşamıyor ama o ân o fotoğraf karesinin içinde yaşamaya devam edebiliyor. Hem de sonsuza dek.
Şimdilerde dijital fotoğraf makinaları piyasanın nerdeyse tozunu attırmış durumda! Analog makinalar ise artık sadece nostalji ve azınlıkta kaldı. Tabi fotoğraf baskıları ve albümler de öyle.
Torunun belki 50 poz fotoğrafını çekip, en iyisini bulana kadar çekime devam ederek bebeye fenâlık geçirtmek ya da kurduğumuz bayram sofrasının hemen her açıdan çekilmiş onlarca fotoğrafını kaydırmalı postlarla internette paylaşıp, kendimize sövdürtmek artık oldukça sıradan, hatta günlük rutinimizin bir parçası oldu. Piksel piksel kameralı cep telefonları sağolsun!
Dijital çıktı, mertlik bozuldu! Artık ânı yakalamıyoruz. Tam tersi, ânı kaçırıyoruz. Çekilip çekilip bakılmayan, biriktikçe biriken binlerce çöp fotoğraf yığınının arasında kaybolurken, aslında o kıymetli zamanımızdan çaldıklarının farkında bile değiliz.
Aaaa hadi çekelim... aaaa ama güzel çıkmamışım hadi bir daha çekelim... ama bi dakka böööle burnum patats gibi çıkıyooo...hadi bir daha... ııhh, yine olmadı... arkamdaki lavuk kim la?
Hadi bir daha, hadi bir daha!
Hani ân’ı yakalamaktı fotoğraf? Beğenilmeyen onca çekimden sonra ân mı kaldı?
Oysa eskiden öyle miydi? Son analog nesilden biri olarak, fotoğrafların ne kadar kıymetli bir şey olduğunu çok iyi biliyorum. Çünkü o yıllarda fotoğraf çekilmek çok özel bir şeydi. Fotoğraf makinası bir lükstü, öyle herkeste bulunmazdı. Makinen olsa bile, öyle zırt pırt çekemezdin çünkü fotoğrafları çıkartmak maliyetli bir işti. Bayram seyran, düğün dernek gibi ritüeller gerekiyordu illâ ki. O 36’lık film dolmadan fotoğrafları çıkarmak zaten mümkün değildi. Beklerdin heyecanla! Günler, hatta belki haftalarca! Ayyy, nasıl çıktım acaba? diye merakla. Bazen mutluluk bazen de hüsran olurdu sonu; yanan pozlar, gözü kapalı, tipin kaymış ya da titremiş, birbirinden çirkin çıkılan kareler...
İşte sırf bu yüzden, daha bacak kadar bebeykene, sadece bir defada objektife istenilen bakışı en güzel gülüşümüzle verme zorunluluğu, bizim nesli resmen döve döve fotojenik yapmıştır! Çocukluk fotoğraflarımın sayısı bu nedenle az ama öz. Valla hepsinde de artist gibi çıkmışım.
Ayrıca yine hepsi, fotoğraf makinelerinin içinden çıkan ve tab ettirilen, babamın özenle sakladığı ve üzerine parmak izi çıkarmaktan çekindiği o filmlerde hâlâ evde bir yerlerde yedekli duruyor. Fotoğraf albümleri annem için şimdi bile evin en kıymetli eşyası. Açar, bakar arada, ağlar. Bazen beni de ağlatır. Lüzumsuz, nolcak.
Bilenler bilir. Bir çift göze her ân, her yerde, saatlerce bakabilmeyi sağlayan, yastığın altında ya da kitabın arasında saklayıp, sarılıp uyuyabileceğin, teknoloji harikası o kağıt fotoğrafların kıymetini.
Şimdi ise yok ‘anlık at’ , yok ‘hadi bi boydan at’, ‘artık nolursun nude at’. Fotoğraflar ayağa düştü. Bugün aşklar hızla büyüyüp hızla ölüyorsa, nedenlerinden biri kesinlikle bu.
Bir de hârikalar yaratan filtreler var şimdi. Normalde sümüğünü bile atmayacağın şekilsizlerin hepsi profil fotoğraflarına baksan birer Adriana Lima oluveriyor. Beyler de bu yüzden tufaya gelmemek için kamera açtırıyor. Eee, haklılar. Dinsiz-imânsız ilişkisi.
Öyle çok uzaklara gitmeden, yakın tarihe bakacak olursak, Facebook’un icâdı ile beraber fotoğraf çekmek yeni bir anlam kazanmıştı. Dünyanın en sıkıcı, en önemsiz pozlarının albüm albüm internete yüklenişini hatırlıyorum da; o ne kâbustu öyle! Üstüne bir de amca/dayı/hala/teyze kişilerimizin bu albümlerdeki her bir fotoğrafı tek tek like’laması ise olaya hepten tüy dikmişti.
Ama işlerin iyice zıvanadan çıkması tabi ki Instagram denen karınağrısının ortaya çıkışıyla başlıyor. Ne de olsa artık insanlık tarihinde fotoğraflar, Instagram’dan önce ve sonra olmak üzere ikiye ayrılıyor.
Şu bir gerçek ki, artık fotoğraflar sadece Instagram'a konmak için çekiliyor. Fotoğraflarımıza doğru düzgün bakan tek bir takipçimiz bile yok; like'la geç, like'la geç! Bu gerçekle yaşamaya mecburuz.
Instagram’ın ilk yıllarında nerdeyse her kullanıcının içindeki fotoğraf sanatçısı hortlamış ve artık fotoğraf çekmek yeni bir anlam kazanmıştı. Çoğu kullanıcı; kitap, yağmur, sokak kedileri, vapurda martılar, sümüklü çocuk vb. temâlı sanatsal fotoğraflar çekip, sayfalarına yüklemek için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı. Şimdilerde ise artık o iş bitti. Erkekler genelde ya arabalı ya da spor salonunda kaslı pozlarını paylaşırken, kadınlar ise sürekli kendilerini fotoğraflamak, filtrelerle değiştirdikleri/ makyajladıkları badana suratlarını kaydırmalı postlarla günde 20 kez paylaşmak derdindeler. Selfie çılgınlığı hepimizin başında!
Bazılarını sizler için derledim. İşte; seç, beğen, al!
Zenginlik 'item'i göstermeli selfie: Ben şimdi sıfatı komple buraya bırakıyorum ama sen pasaportun arasından ucu görünen bizınıs klas bilete bak asıl! Veya direksiyondaki lüks araba logosuna, veya Chanel çantaya. Ya da Rolex saatime. Çakma makma. Ne bilcen? Fark edemediysen riske atacak değilim elbet, foto altına ekleştirdiğim 20 adet heştagin içine kakarım onu bir şekilde ama neyssse bu da böyle bi selfiem olsun!
Asansörde selfie: Kabinde yalnız olunca selfie krizim tutuyoo. Güzel kadının/adamım vesselâm! Telefonumun arkasındaki elma logosuna özellikle zoom. Hadi! Bunun adı da asönselfie olsun!
Dekolteli selfie: Tanıştırayım; memelerim. Çaresizim ama o kadar da çaresiz değilim. Çünkü destekli sütyen diye bir şey var! Evrakta sahteciliğe giriyor ama olsun. Dudaklarım mı? Ayyyhh, evet. Son dudak bükücü benim. Ahahaha! Bu da böyle bi selfiem!
Alemli selfie: Bugün yine keyfimizdeyiz. Yiyoruz, içiyoruz. Çalsın sazlar, oynasın kızlar! Alkol desen su gibi! Para desen zaten zibil. Birazdan dansöz de oynatacaaam. Yaşıyorum bu hayatı! Zoruna mı gitti?
Lüks mekânda selfie: Eee, benim ortamım belli demiş miydim? Demiştim. Bak, işte boğaz manzarası, bu da ellerimi yıkadığım viski! Peki bu arkamdaki kristal avizeye ne demeli? Hee. İşte bunlardan sebep, birazdan hesabı bilenziik gibi geçirecekler.
Bebekli selfie: Bakın, ben doğurdum! Bir ben doğurabiliyorum zaten bu dünyada! Ahahaha! Bu da dünyanın en güzel bebeği, yüzünü emojiyle kapattım tabii. Bi maşallahınızı alırız!
Çok yakından selfie: Şişşşşt, baksana! Burnum nasıl da düzgün. Gözlerim de renkli. Bebek gibiyim! Ancak gel gör ki totom kamyon kasası gibi. Kadraja sığmıyorsa suç benim mi?
Tanga bikinili selfie: Selfie budur! Gözünüz toto görsün! Heyt bee! Totoma güveniyorum çünkü Rus'um ben! Ve bazen de Brezilyalı. Ve sizle asla işim olmaz! Hadi naaaşşşşş!
Moda bloggerı selfie: Eveeettt, Milano’da şahâne bir sabahdan güno. Bakın bugün neler giydim? Siyah kesinlikle benim rengim. Çantada yine Dior’dan vazgeçemiyorum! Kombinimin detâyları hikâyemde. Bakmayın selfie çekindiğime, yanımda fotoğrafçımı taşıyorum aslında. Ahahahayt! Dağılın lan, fakirler!
Evcil hayvanlı selfie: Bak bana! Hayvanları nasıl da seviyorum. Nasıl da şirin ve tatlış biriyim. Sen de bana böyle sarılmak istemez misin? Seni çok mutlu ederim. Garantili bak.
Manita selfiesi: Hır-sın-dan çatlasın düşmanlar! Benim de artık bi manitam var! Herkes ayağını denk alacak uleenn! Bakın, ilişkimiz nasıl da fotojenik. İlk selfiemiz, hadi bebegeem çiiiiiz!
Canından olmalı selfie: Ennn mikemmeeel selfieyi çekmek için .ok yoluna gitmişim, çok mu? Adrenalin tavan, abiissiii! Hadi pamuk eller like’a! Uçak kullanırken selfie, paraşütle selfie, dolu tabancayla selfie, uçurumun kenarında selfie, şelâlenin yanındaki kaygan taşların üzerinde selfie!
Partilemeli selfie: Gencim ben, tımamm mı? İçip dağıttığım fotoğraflar şimdilik umurumda değil. Ciddi bi ilişkim ya da işim olunca silicem hepsini, merak etmeyin.
Sporda/Göbek Açık/ Bikinili selfie : Yüzümü boşver ama vücudum daşşş gibidir. Bu konuda şüphesi olan buyursun burdan yaksın.
Zalımın kızı selfie: Eski sevgililerim, plâtonik takılanlarım, imkân verilmemişlerim... Bu selfie de sizi çileden çıkarmak için gelsin! Bakın, laann hâlâ çok güzelim! Sürmeli gözler sürmeyi neyler? Kudurun!
Kocişle kahvaltıda selfie: Ay kocişim beni mutfağa girdirmeye hiç kıyamıyooo. Biz de yine kalktık Moda'ya geldik. Serpme kazık en sevdiğimiz menü! Aşkitomla buraya bayılıyoruz. Bi selfiemiz olmasın mı?
Kalabalık aile/ arkadaş grubu selfie: Heyyooo! Selfie var dediler geldik!Danaya girer gibi selfieye girdik. Kadraja girmek için kavanozdaki turşu gibiyiz. Sıkış tepiş. Fotoyu çeken ablak suratlı Osman abimiz olur, bu fotoda kendisini bizim için fedâ etti.
Çalışırken selfie: Sabah: 09:00 Yine bir gün ofisteyim. Günaydıııın selfiesi. Öğlen 13:00 Bakın, bu defa da masamdayım. Çalışmaya devaamm selfiesi. Akşam 18:00
Mesaiye kalıyorum. Müdürüm geliyo, kapatmalıyım selfiesi.
Post altına gelecek muhtemel yorumları ve muhtemel like değerlerini de yazacaktım ama... Çok yoruldum! Bu gözlemleri yapabilmek için kaç tane selfie incelemek zorunda kaldım, haberiniz var mı sizin? Dost selfie’ye, düşman yine selfie’ye bakıyor işte :) Öyle bir lânet çağda yaşıyoruz!
Siz siz olun, bundan sonra selfie çekerken bi daha düşünün.
Şayet bahis açılmasını istediğiniz başka selfie'ler varsa, bi zahmet yoruma yazın. Benden bu kadar.
Hadi, öptüm sizi!
Seni hain:) sanki sen hiç selfie çekmiyor musun? Best of bi yazi olmus. Harikasin!
YanıtlaSilTeşekkürler :) ben de çekiyorum tabi eksik mi kalayım?
SilSevgiler
Kopardın beni bu nası yazmaktır? yukardaki yoruma sonuna kadar katılıyorum çok şükela bir yazı olmuş kendisi. Hızımı alamadım bir kaç kez okudum öyle çok sevdim ki. Yerine göre bazen hepimiz selfie çekiyor ya da çekiliyoruz ama gerçekten selfieyi abartan, işi gücü bu olanlar var benim çevremde de var böyle tipler.
YanıtlaSilPoz kişi ve konum ne olursa olsun kişi kendi kendini çektiği için yalnız ve loser olarak algılanmasına neden oluyor,bi fotoğraf çekenim bile yoooook demek bir yerde. Grup olarak çekiliyorsa ve bu sık tekrarlanıp en öndeki arkadaş hiç değişmiyorsa o kişi grubun denyosu algısı oluyor( senin yazıdaki Osman abi örneği :))
Ha, bir fotoğraf karesinde bir çift göze kilitlenip saatlerce bakma ritüeli hala var,merak etme. Dijital de olsa.
Öyle güzel yazmışsın ki seni hayran hayran izlemek düşüyor yine bana uzaktan ama çok yakın
Sevgiler 🌹
SilTabi ki çekiyoruz hepimiz ama dediğin üzere bu amaçla yaşayanlar var. Evlerden ırak olaaa!
Yazıyı beğenmene çok sevindim. Evir çevir oku, ne diyim. İnsallah daha güzellerini yazarım sen de okursun. Çok şükela bi yorum yazmışsın, teşekkür ederim Explorer :)
Sevgiler
Gülmekten ağzıım kavusmuyo inan suan 😂 ) ne tatlısın nasıl da tatlış tatlış yazmış, çaktırmadan pekçoğumuza giydirmişsin derinden her kategorideki tespitlerine katılıyorum ayrıca gülmekten de katılıyorum 😂 Allah da seni güldürsün 😇 zalımın kızı, bebekli, dekolteli ve çok yakından selfie favorilerim oldu çok çok güldüm İnstagram milletin ipliğini pazara çıkarıyo napıcan?hepimizde bi like beklentisi şekilden şekle giriyoruz doğruya doğru. eline sağlık valla çok güzel bi yazı olmuş bi sonrakini iple çekiyo olacağım bayılıyorum yazılarına
YanıtlaSilSevgiler
Ne mutlu bana :) yazdıklarımı okurken gülüp, güzel vakit geçirdiysen. Çok teşekkür ederim. Birileri okuyunca ben de iyi hissediyorum, mutlu oluyorum. Yoksa yaz dur yaz dur. Ne anlamı var?
SilFotoğraflar değerli, hem de çok. Like’ten çok daha fazlası, benim için en azından öyle. Anın hatırasını yaşatan tek şey.
Sevgiler Mermaid 💐
İnsan hec gengini ceker goyar mı ya? :)
YanıtlaSilDeğil mi ya? :) şahane yorum! Çok teşekkürler.
Sil