Bir süredir direndiğim, her olumsuzluğu bir şekilde olumlamaya çalıştığım halde sonunda yenildiğim, düşmemek için çabaladığım o depresyon çukurunun tam da kıyısındayım artık. An meselesi çukurun dibini boylamam. Hafif bir esinti bile alıp savurmaya yetecek beni. Öyle güçsüzüm. Aslında yeni bir şey değil, epeydir böyle. Ama ‘Yok ya, iyiyim iyi’ diye diye yolun sonuna gelmişim. Geçen hafta çok daha iyi anladım bunu.
Güneş var, ama ben onu artık görmüyorum. Işığım sönmüş gibi. Mutsuz değilim ama mutlu da değilim. Hiçbir şeye hâlim yok. Her gün öğleden sonra fazla mesai yazmaya başlıyorum.
Çünkü, uzunca bir zamandır;
*Pandemi süresince ölen veya yakınlarını kaybeden insanların haberini aldıkça,
*Nerdeyse bir yıldır, çok zor şartlarda, canı pahasına çalışan sağlık personeli insanların hayat hikâyelerini okudukça/izledikçe,
*Pandemi yasakları nedeniyle işinden olanları ya da işyerini kapatmak zorunda kalanları duydukça,
*Yakın zamanda meydana gelen depremde hayatlarını, sevdiklerini, evlerini ve hatıralarını yitirenleri düşündükçe,
*Her gün toplu taşımayı birkaç kez kullanmak zorunda kalarak, çok çalışıp, evine ekmek götürmek için mücadele verenleri tanıdıkça,
*Hayatın eve sığamadığı tek göz gecekonduların içinde yasaklı günler saatler boyunca kalan, çoğu zaman aç ya da karın tokluğuna çalışanları hatırladıkça,
depresyona girmeye hakkımın olmadığını düşündüm. Hem de asla. Depresyona girmeye her defasında utandım. Allah’ın gücüne giderdi.
Hâlâ da çok utanıyorum.
Kapıp koyvermemek için epeydir debeleniyorum. Kendimi dinlememek için yeni işler, yeni uğraşlar ediniyorum. Sevdiklerime sarılıyorum. Sahip olduklarım için şükrediyorum. Ama artık kendimi daha fazla tutamıyorum. Buna gücüm yok. Sıfırı tükettim. Bıraktım. Bir tür serbest düşüşteyim.
. . . . .
. . . . .
. . . . .
. . . . .
Başta, eski normallerime uzun zamandır mesafe koyma zorunluluğu ve beraberinde daha başka başka şey, bugün beni bu depresyon çukurunun başına getirdi... Tek bir sebebe bağlamak zor. Çok yorgunum. Ama uyumakla geçmeyen bir yorgunluk bu.
Aslında yılın en sevdiğim zamanlarındayız, her yıl mutlaka çok dolu dolu geçirmeye çalıştığım biten yılın son günleri. Yeni yıl alışverişi, hediyeler, yılbaşı menüsü ve sofrası, yeni yıl pasta ve kurabiyeleri, tebrik kartları, yılbaşı temalı resimler, etkinlikler, ışıltılı kıyafetler, belki bir konser ya da eğlence, veya bir ev partisi. Aile ve dostlar. Ya da bir gezi. 2017’ye Prag’da şehir meydanında girmiştik, hâlâ unutamam. Çok güzeldi. O havai fişekler hâlâ gözlerimin önünde. Tabi bir de -20 derece soğuk kolay kolay unutulmuyor. O günler de bir gün imiş. Neyse, ne diyordum? Evdeysem geceye uygun müzikler, şarküteri tabakları, şarap seçenekleri... Geceye uygun filmler. Sonra yeni yılın ilk sabahı kahvaltısı! Ama bırak etkinlik düşünmeyi, alışverişi ya da sokağa çıkmayı, yataktan bile çıkmak istemiyorum!
Üstüne üstlük bir de yapmam gereken işler, hâlâ yürütmem gereken dersler, uzadıkça uzayan ödev sarmalı ve daha önümüzde nice sınavlar var, resmen sürünüyorum. Uyu, uyan, yemek ye, çalış, uyu döngüsü.
Siyah tayt ve kot gömleğimi haftalardır kendime önlük yaptığım, saçımı bile taramadan şöyle bir tepeden topladığım, uzun zamandır makyaj yapmadığım bir dönemdeyim. Hatta çoğu gün yüzümü yıkamadığım bile oluyor. Oysa özbakım lüks değil, bir ihtiyaç. Ama ben her şeyi minimum enerji kullanarak yapabiliyorum artık. Buna temizlik ve yemek de dâhil. Ev, çöp ev olmasın, ShowAnaHaber’e konu olmayayım yeter. O sunucu kadından acayip tırsıyorum. Neydi adı? Ece Üner. Yemeğe gelince; karın doyursun. Hepsi bu.
Ama bu gidişin dönüşü, oldukça tozlu, sessiz ve karanlık bir ölüm yolu gibi, toplayıp gelmek çok zor. Onu da biliyorum.
Kara delikleri eminim duymuşsunuzdur. Depresyon da benzer bir şey aslında. Kara deliklerin öyle bir çekim güçleri vardır ki, 2 cm’lik bir kara delik tüm dünyayı içine çekebilir. Bu koskoca dünya o 2 cm’e sığabilir. İşte depresyonun çekim gücü de böyle bir şey. O 2 cm’lik kara deliğin milyarlarla çarpılmışı ve yetmezmiş gibi bir de üstüne sonsuzluğun eklenmesi, abartı değil. Dağ gibi adamları bile içine çekip, un ufak edebilecek güçte bir kâbus. Kapılırsanız, bir daha çıkamazsınız. Benim de çıkamadığım bir zaman olmuştu.
Depresyonda olduğunu bilmek ve bunu kabul etmek, çıkabilmek için gerekli en büyük adımlardan bir tanesi. O yüzden işler iyice sarpa sarmadan, bu enerjisizlik ve isteksizlik beni daha da esir almadan, bir şeyler yapmalıyım diye düşündüm dün sabah. Depresyonun başını minörken ezeceksin! Benimki minör boyutta şimdilik, çok şükür.
Aklım kalk, hayata karış, yıkan paklan dedi. Kuyruğu dik tut, pes etme dedi. Uzun zamandır, ilk kez giyinip evden çıktım. Makyaj yapmaya gücüm yine olmadı ama oje sürdüm. Biraz yürüdüm. Hemen yoruldum. Yol boyunca kozalak, sarmaşık dalı, kurumuş yaprak ve çiçek topladım. Ne yapacağımı tam bilmeden. Belki bir yılbaşı çelengi olabilir diye aklımdan geçti, halim olursa başına geçmeye tabi. Yol üzerindeki, çalı çırpı topladığım mezarlığın bekçisi halime acımış olmalı ki, o sıcacık kulübesinden çıkıp, ‘Sen yorulma abla, ben toplayayım’ deme nezâketinde bulundu. Devasa çam ağaçlarının dallarına uzanıp topladığı çeşit çeşit kozalağı bana hediye etti. Dünya hâlâ dönüyorsa, böyle iyi kalpli insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor.
Dönüşte de bir çiçekçiye uğradım. Yılbaşı çiçeği aldım, koca bir buket. Çiçekçi aslında bu çiçeğin adının kokina olduğunu söyledi. Rumca’da kırmızı demekmiş. Bunca zamandır alırım, yeminle ilk kez duydum. Bir eziklenme olmadı değil tabi. Adam kokina ile ilgili bir de hikâye anlattı üstüne üstlük. Hepten gömdü beni. Gözüne fazla câhil görünmüş olmalıyım. Beni bir güzel kültürledi. Mesleğine resmen aşık bir adamdı. Çok saygı duydum. İşini böyle düzgün yapan insanlar çoğaldıkça dünyanın daha iyi bir yer olacağı umudumu tazeleyen birisi oldu. Artık çiçeklerimi hep burdan almaya karar verdim.
Her yılbaşında, mutlaka yılbaşı çiçeği -pardon- kokina alırım. Benim uğurum. Bana yeni yılda şans getireceğine inanırım. Hiçbir şey yapamıyorum, bari bunu yapayım bu yıl hiç değilse diye düşündüm. Eve gelip vazoya koyunca biraz neşelendim. Onları görmek bana iyi geldi.
Yılın son günleri aşkına...
Madem emek edip topladım, şu otu çöpü de bir şeye dönüştüreyim bari diye bugün de bunun başına geçtim. Bitirince de hoşuma gitti. Beni neşelendirdi. İnşallah uğur getirsin.
2021 çelengi, kalan son enerji kırıntılarımı da böylece sömürmüş oldu. Şu kadarcık yazıyı yazmak bile gözümde öyle büyüdü ki, anlatamam. Bu gece büyük ihtimâlle geri sayımı bekleyemeden, uykuya yenilmiş olacağım, 2021’i karşılayamadan. Oysa İbo Şov yılbaşı özel programını iyice gözüme kestirmiştim! Bu gece bence ekranda rakibi yok! Orkestra şahâne. Konuklar da canlı şarkı söylüyor. Ne varsa eskilerde var. Yapımcılar da bunu anlamış ki, sandıkta ne varsa bulup çıkarıyor, yeniden önümüze koyuyorlar. 4 saat süren çöp dizilerden, Acun’un net kurgu ve IQ yiyen yarışma formatlarından fenâlık geldi! Ulan İbo, hâlâ her türlü giderin var! Helâl olsun! İlgili yazım için bkz. İmparatorun Dönüşü.
Neyse, aynı tadı elbette vermez ama bu da güzel. Yeni keşfim. Severek dinliyorum bu ara. Ne güzel de diyor: ‘Seni tanımadan her şey çok basitti..’ Artık 2020’ye mi ithâf edersiniz yoksa birine mi? Siz seçin.
Size armağanım olsun.
Dilek ve temenniler bölümüne gelince...
Sevgili 2021,
Güzel bir yıl ol lütfen, olur mu? Sana çok yüklenmek de istemiyorum şimdi, çok şey bekleyip seni daha gelmeden yormayı hiç istemem. Nihayetinde bir yılsın. Rakamlardan ibaretsin. Biliyorum, sen de emir kulusun. Sağlık ve mutluluk dolu ol, yeter. Normale döndür bizleri, fazlasında gözüm yok.
... ve hoşçakal sevgili 2020. Yoksa seninle vedalaşmayacağımı mı sandın? Senin hiç bir konuda suçun yoktu ki, lütfen kendini kötü hissetme. Herkes için zor bir yıldın, evet. Üzgün, sıkkın, buhran zamanlarımız oldu ama mutlu ve sağlıklı günler de yaşattın bana ve sevdiklerime. Pek çok güzel anım oldu seninle... Pek çok şey öğrendim senden. Bana verdiğin her değerli ‘an’ ve ‘ders’ için çok teşekkür ederim. Güle güle git.
Hepimize mutlu yıllar!
Sevgiler...
GÜNCELLEME:
Saat: 22:33 itibarıyla İbo Şov Forever!
Yazı yazmayı pek beceremem ama sizi bu durumdan ancak sevdikleriniz , öğrencileriniz kurtarır. Yeni yıl sizin için öğrencileriniz ile birlikte iyi bir yıl olsun ve 2021 bütün geçmiş senelerin üstüne güneş gibi doğusun. O sizi tanıdığımız enerjik günleri dönmenizi bekleyeceğiz belki görmeyiz ama bu yazınızı iyi oldugunuzda güncellersiniz. MUTLU YILLAR DİLERIM HOCAM.
YanıtlaSilNOT:Işığınızı, enerjinizi kaybetmeyin hocam ışığınızdan faydalanacak bir sürü öğrenciniz var.
Sevgili çaylak yazar
YanıtlaSilGerçekten gün geçtikçe, yazılarını okudukça daha da hayran oluyorum size..
Düşünce yapınız o kadar naif ki..
Kendinizden daha kötü durumda olan insanları düşünerek depresyona girmeye hakkınız olmadığını düşünüyorsunuz ya hayran olmamak elde değil size.
Ben sizin aksinize depresyona girmek için fırsat kolluyorum adeta, çok utandım kendimden şu an ve kızdım kendime. Direndiğinizi yazmışsınız depresyona karşı.( Ben maalesef hiç direnemedim çaba dahi göstermedim bu konuda oldukça güçsüzüm) ve siz bu durumdayken bile yorumlarda ara ara beni hiç tanımadığınız birini bile yükseltmeye çalıştınız hayran olmak için bir sebep daha.
Bunu çok içten diliyorum umarım bir an önce hayat normale döner ve sizi tanımıyorum ama yazılarınızdan hayat dolu bir insan olduğunuzu, hayatı doya doya yaşadığınızı anlayabiliyorum. Sizi bile depresyon batağına düşüren bu yılı unutturabilecek bir yıl olur umarım hepimiz için.
Çok çok sevgiler 🥂🎄
Öyle güzel öyle ışıl ışılsınki seni böyle üzen 2020 düşün bizlere neler yapmaz?Ezdi geçti valla ne umut bıraktı ne heves bıraktı ağzımıza tükürdü sokağa bile çıkamıyoz ne arkadas ne sevgili ne okul ne kıyafet ye ye otur boğum boğum oldu heryerimiz. 2021 de bu korona belasından kurtulmayı diliyorum okullar açılsın inşallah şarkıya düştüm bu arada ❤️ nesin sen?Bir tür güzel şarkı detektörümü😃
YanıtlaSilYeni yılın kutlu oldun çaylak depresyon geçen yılda kalsın inşallah yine neşeli yazılar yaz.
2021’den herhangi bir mucize beklemiyorum ama yaşamak güzel şey umut hep var yeni yıl inşallah hepimize sağlık getirsin gerisini hallederiz
YanıtlaSilSana gelince Çaylak Hanım,
Bu son yazıda arayı açtın özlettin kendini nedeni anlaşıldı yılın son günü yazmanda yılbaşı hediyesi gibi oldu 🎁 sevindirdi hüzünlü ama yine de bir eğlenceli bir yazı olmuş keyifle okudum Ece Üner’den bende çekiniyorum :) ibo şov benim de favorimdi o gece. Freak bir şovdu. Halay çekerken ağlattı :)
Lütfen iyi ol herşeyin en güzeli senin ve seninle olsun.
En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız.
Sevgiler 🌹
Sana gulmeler yarasir yeni yil yuzunu guldursun saglik ve mutluluk getirsin her sey gonlunce olsun! Eski sarkilari sevdigini biliyorum hediyem olsun
YanıtlaSilhttps://m.youtube.com/watch?v=qjJSU1CpUvM
Mutlu yillar 🌹