9 Aralık 2020 Çarşamba

GÜZELLİK TERÖRÜ


Bu aralar, ne zaman bir grup kız arkadaşımla bir araya gelsek, kaçtır hep aynı muhabbet dönüyor, estetik girişim ve dokunuşlar. Lafa kaş kontürü ve ipek kirpikle başlayıp, dudak dolgusu, botoks, meme büyütme/küçültme, liposuction ile yağ aldırma ve burun estetiği ile devam edip, son olarak da kalıcı makyaj uygulaması ve protez tırnaktan konuşarak sohbeti sonlandırıyoruz. 

Yaşları 24-50 arasında değişen bu hanımların bazıları bekâr ya da yeni evlenmiş, bazıları ise çoktan evlenmiş ve çocuklu. Çoğunluğu çalışıyor olsa da, aralarında ev hanımları da var. Çoğu bence güzel, bazıları hatta baya baya güzel. Bazıları belki biraz bakımsız. Ama katiyen, hiçbirine çirkin diyemem. Vâllahi fıstık gibiler! 

Bu sohbetlerde, arkadaşlarımı iki gruba ayırmak mümkün; bir grup bu uygulamaları henüz yaptırmamış ama araştırma ve yaptırma aşamasında, diğer grup ise bunların nerdeyse hepsini çoktan yaptırmış, tavsiye ve referans isim verebilecek kadar deneyimli durumda. Bana gelince, en son lazer epilasyonda kalmış, gol üstüne gol yemiş, bu maçı artık mümkün değil, çeviremez bir haldeyim. Resmen karanlık çağlarda kalmış gibi hissediyorum. 

Bu buluşmalar esnasında, bu konuda grubun sanırım en geri kafalısı benim. Anlatacak estetikli hikâyelerim yok. Öyle olunca, ortamın yıldızı olamıyor, sazı elime alıp çalamıyorum. Öylece kenarda, boynumu büküp, oturuyorum. Üstelik muhâlifim. Birazcık eleştirel bakıp, söylenince "Senin ihtiyacın yok da ondan ya da “Senin tuzun kuru tabi” filan diyorlar. Beni susturup, tam gaz fikir alış-verişine devam ediyorlar. 

Hakları var. Güzellik Allah vergisi bir şey, vereceğine veriyor. Benden de esirgememiş şimdi, çok şükür :) Şaka bir yana, ilgisi yok! Eminim bir plâstik cerrâhın yolunu tutsam, bana da epeyce bir masraf çıkarır. Elimi versem, kolumu alamam. Evin yolunu bulamam. Kimse kusursuz değil ki! Bilâkis, bizi biz yapan, diğerlerinden ayıran belki de o kusurlarımız. Sevsek de, sevmesek de. Ben kusurlarımı seviyorum.Tabi bir de o kadar param yok. Beni yokluk yeniyor. O yüzden kusurlarımı daha bir bağrıma basıyorum! 

Bu yüzyılda kadın olmak her zamankinden daha zor. Çünkü dünyada kadın nüfusu hızla artıyor. Öyle ki, bazı ülkelerde bir erkeğe ortalama 3 kadın düşüyor. Patagonya’da ise erkek başına tam 10 kadın! Kadınlar erkekleri tavlamak ya da varolan erkeklerini ellerinde tutmak için büyük bir mücadele içindeler. Yaşları, meslekleri, milliyetleri değişse de, değişmeyen tek şey şu: sevgili/kocalarının onları aldatma potansiyeli. Çünkü pazar çok hareketli. Kadınlar arasındaki rekâbet her geçen gün daha da kızışıyor. Estetik standartlara uymayan kadınlar ya dışlanıyor ya da aldatılıyor. Body shaming had safhâda. Sert ve acımasız bir yarış bu. Yaptırmadığımız her uygulamada, rakiplerimize karşı geri kalıyoruz. 

Dudak dolgusu olmayan kadın neredeyse yok gibi. Bugün 15 yaşındaki bir kız çocuğu bile, karne hediyesi olarak dudak dolgusu yaptırmak istiyor. Instagram câmiası, dolgulu dudaklarını hafifçe aralamış, şuh bakan kadın postlarıyla dolu. Takipçi artıran, önemli bir değişken bu! O yüzden parası olmayıp, dudağını doldurtmayanlar için faceappler bile var. Gariban işi. Olsun! İş görüyor. 

Zayıflamak her kadının hayali. Daha 16 yaşında olup da, mide küçültme ameliyatı olmak için doktorların kapısını aşındıran çok sayıda kız var. 

90 beden göğüs ölçüsü tabi ki her genç kızın rüyası(ydı) ama artık günümüzde bu ölçü yetmiyor çünkü 110 hatta 120’yi zorlatan Kardashian kadınları güzellik ekolü var. 18 yaşına gelen çoğu kız, ya memelerini kafam kadar şişirtme derdinde ya da burnunu hokka gibi kaldırtma. 

Büyük ve kalkık popolar, Instagram’da squat videolarıyla her gün gözümüze sokuluyor. Parası olan ise hiç uğraşmayıp, doğrudan popo dolgusu yaptırıyor. Öyle popu mu olur demeyin. Oluyor işte. Bildiğin tersten hamile gibi, yine Kardashian kadınları sağolsun! 

Popoyu itibarsızlaştırdılar inanın! Eskiden bu kadar ortada değildi, kıymetliydi. Şimdi nereye baksam bir popo görüyorum. Aynı şekilde meme de öyle. Artık bir ederi, cazibesi kalmadı. Her yerdeler.  Her an bir fotoğrafdan ya da videodan önünüze fırlayıveriyorlar. Adrese teslim. Üstelik her zaman ünlülerin değil, sıradan insanların memeleri bunlar. Sosyal medya, popo ve memeden geçilmiyor. Bana öyle geliyor ki, bu uygulamaları her yaptıran, soluğu Instagram pazarında alıyor.  Racon bu. Böylece piyasadaki hisselerinin değeri daha bir yükseliyor! Gelsin yeni takipçiler ve yeni like’lar! Yeni reklâm ve işbirliği teklifleri! Zengin erkekler!

Eskiden tuhaf gelirdi bu durum, günümüzde ise artık çok sıradanlaştı. Her köşe başında bir estetik cerrâhî polikliniği var. Öyle bir toplumsal algı yaratıldı ki, çok güzel insanlar bile kendisiyle yeterince barışık değil. Bununla savaşmak istemeyen ya da kendini yeterince güzel bulmadığı için bununla savaşmaya gücü olmayan hemscinslerimin hepsi de estetik yaptırıyorlar. Estetiksiz hallerinin değersiz olduğu o kadar empoze edilmiş ki, daha 15 yaşında bir kız çocuğu bile ameliyat masasına yatmaktan çekinmiyor. Rambo musun be mübârek? O yaşlarda iğne bile yaptıramazdım ben yahu, kan tutardı. 

Ben hep doğal olsun, 1-0 olsun ama benim olsun kafasındayım. Allah'ın beni böyle yaratırken, elbette bir bildiği vardı. Güzelliğin sonu yok. Güzelin de güzeli var. Ayrıca göreceli. Zamana ve kişiye göre değişiyor. Ve malesef geçici. Soluyor. O yüzden, aklı başında bir insanın çıkış noktası, hiçbir zaman güzellik olamaz. Çok salak değilse tabi! Veya güzelliğiyle para kazanmıyorsa. Ya da bir kâinat güzellik yarışmasında bu iddiayla ülkesini temsil etmiyorsa. 

Bir içim su elbette değilim ama kendimi seviyorum. Aynada kendime baktığımda, mutluyum. Daha uzun boylu olsam çok iyi olabilirdi. Şöyle, fidan gibi. 3-5 kilom daha eksilse, hiç fena olmaz. Dal gibi. Daha gür saçlarım, kaşlarım, ok gibi kirpiklerim, daha dolgun dudaklarım olsa eminim çok daha güzel olurdum. Kim deniz mavisi gözleri olsun istemez ki? Ama benimkiler herkes gibi, kahverengi. Ne yapayım? Ölü balık gözü gibi duran o renkli lenslerden mi takayım şimdi? Bunun sonu yok ki! 

Her kadın gibi, ben de farklı saç renkleri denedim. Hatta her Türk kadını gibi ben de bir dönem sarışın olmak istedim. Ancak çok uzun sürmedi allahtan. Yol yakınken döndüm. Çünkü anladım ki, bana en çok yakışan kendi saç rengimdi. Saçlarım beyazlayıncaya kadar boyatmamaya, kendi rengimin tadını çıkarmaya karar verdim. Şurda, sayılı gün. Genetik olarak da çok şükür şanslıyım, çünkü geç ağarıyorlar. Çok erken yaşlardan itibaren cilt bakımıma çok özen gösterdim, yatırımımı ona yaptım. Yağlı bir cildim olduğu için, yaşıtlarım kaymak gibi gezerken ben epeyce bir sivilcelerle boğuştum ama şimdilerde sefâsını sürüyorum, çünkü geç kırışıyor. 

Ancak bu uygulamalara karşı da değilim, herkes elbette istediğini yaptırmakta özgür. Bazılarımız kendini güzel bulmuyor ya da güzel bulsa bile yeterli görmüyor olabilir. Öyle olunca doğal kalmanın da bir anlamı kalmıyor tabi. Körü körüne doğallık diye diretmenin bir anlamı yok!

Ya da hepimiz saygı ve sevgi gördüğü bir ortamda büyümemiş ya da şu an öyle bir ortamda yaşamıyor olabiliriz. Bu yüzden kendimizle barışık değilizdir. Herkesin bir hikâyesi var hayatta, bazısınınki kırık dökük. Kimseyi yargılamıyorum. Ama bu durum sadece bir grup azınlık için geçerli olmalı, hepimiz için değil. 

Benim takıldığım şey, bu hastalıklı güzellik algısı. Güzellik terörü daha doğrusu! Kocaman memeler ve popolar, arı sokmuş gibi dudaklar, tek tip kaş, kirpik ve burunlar, ifadesiz yüzler, platin sarısı saçlar, ölü balık gözü gibi renkli lensler, takma tırnaklar. Neden biz tüm kadınlar, bu güzellik diye bize dayatılan saçma şeylerin eksikliğini hissediyoruz? Olay yine dönüp dolaşıp, erkeklerin güzellik algısına geliyor. Hangi erkekler bunlar allasen? 

Eğer konsomatris değilseniz, Adnan Oktar'la bir bağınız yoksa, dudağınız da dümdüz bir çizgi şeklinde değilse, dudak dolgusunu çok anlamsız buluyorum. Aklı başında hiçbir erkeğin de bundan hoşlanacağını düşünmüyorum. Ufacık işlemlerde bile simetri problemi oluyor ve kim yaparsa yapsın asla doğal durmuyor. Dudak dolgusu yaptırdığı için, çayı pipetle içen arkadaşlarım var. Bazılarının ki araba tamponu gibi duruyor! Bazılarınınki ise ördek gibi. Bunlar denmiyor tabi. Burdan diyeyim bari, ey hemcinslerim! Allah aşkına bu kötülüğü kendinize yapmayın! 

Botoksa gelince, gençleştirme etkisi var evet, ama insanın yüz karakterini de değiştiriyor, başka birine dönüştürüyor. İfadesiz, derinliği olmayan bir yüzünüz oluyor. Anlaşılmıyor diyenlere çok gülüyorum, 20 yaşındaki insan bile yaptırsa, anlaşılıyor. Bunu erkekler de yaptırıyor üstelik. Televizyonda boy gösteren, metroseksüel sınıfına yakın tipler. Botoks benim tasvip etmediğim bir yapaylaşma aracı. Bence insanların kendi yaşını yaşaması gibisi yok. 

Meme ve burun ameliyatlarına karşı daha olumluyum. Çünkü bunlar maddi-mânevi ciddi müdâhaleler. Bunu yaptıran bir kadın, gerçekten kendinde bir eksiklik hissediyor ki yaptırıyor. Daha iyi hissedecekseniz, neden olmasın? Ama çocuk yaşta değil! Mümkünse, kafam kadar da değil! Bir de burnunu kaldırttığı için ya da memesini büyüttüğü için, beraberinde poposu da kalkan insanlar tanıyorum. Böyle bir yan etkisi var! Küçük dağları onlar yaratmış sanırsın! Aman dikkat!

Kaş kontürü ise herkese tek tip yapıldığı için inanılmaz emanet duruyor. Her surata, her ten rengine, her kaş yapısına uygun olsun ya da olmasın, aynı tip kaş! Gelene geçene! Kızılay dağıtmış gibi! Hiç kişiye özel, farklı bir kaş kontürü görmedim. Zaten çoğu, beyaz tene simsiyah, gür, fırça gibi kaş yapıyorlar! Bir çeşit Kaptan Spak modeli. 


Ya da Angry Birds. 

Henüz kaş kontürü yaptırmamış ben ve birkaç arkadaşım  olarak türümüzün son örnekleri olabiliriz. Bizi saklayın, kaybetmeyin. Neslimiz hızla tükeniyor. 

İpek kirpik ise o kadar yaygın ki, liseli kızlar bile yaptırıyor. Açık söylemek gerekirse, leş ve ucuz duruyor. Gencecik, pırıl pırıl bir kızın buna neden ihtiyacı olsun ki? Yakışanı yaptırsın diyeceğim ama henüz yakışanını görmedim. En iyi yerde yaptıranı bile ucuz popçu gibi. Üstelik, olan kirpikleri de döküyormuş, rezâlet.

Protez tırnaklar ise en itici olduğunu düşündüğüm hede hödö. Ne o öyle, kazma/kürek gibi? 

Resmen kâbus, Freddy’yi bildiniz mi? ‘Elm Sokağı’nda Kâbus’u eminim izlemişsinizdir. Benim tanıdığım erkekler bu tırnakları çekici bulmak şöyle dursun, korkup kaçmazsa ne olayım! Sakata gelme ihtimâlleri çok yüksek çünkü! 

Yaşamıyorum bu hayatı tırnakları bu! O tırnaklarla nasıl kalem tutulur, nasıl giyinip soyunulur, nasıl yemek yapılır? Bunları geçtim, hadi. Kişisel temizliğimizi nasıl yapacağız? Nicki Minaj tuvalette yardım etsin diye adam tutmuş misâl. Biz Nicki Minaj değiliz ki popomuzu silmeye adam tutalım. Belki kısmetse başka hayatta, reenkarnasyon şayet varsa. 

Güzellik her yerde aranan bir konuk, özellikle biz kadınlarda. Ancak, erkeklerin güzellik algısı bunlar olamaz! Biri lütfen aklıma mukayyet olsun! Biz kadınlara bu kadar çok yüklenilmesinden, güzelliğin terörize edilmesinden çok rahatsızım. 

Her kadın, kendine has ve güzeldir. Kaldı ki, güzellik görenin gözündedir. Birini sevince, zaten size hep güzel gelir. Gönül sevdi mi, gerisi bahânedir. Bunu herkes bilir. 

Ne diyordu sahi büyük ozan?

Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa. 







2 yorum:

  1. Yüzümüzdeki her çizginin bir yaşanmışlığı var, insan nasıl kıyabilir o yaşanmışlığa anlamıyorum.
    Sizinde yukarı da söylediğiniz gibi umarım bu konular da hep karanlık çağda kalırsınız. Üzülerek söylüyorum çağımızın özenilecek hiç bir şeyi yok neredeyse. Bırakalım onlar konuşsun, biz susalım...
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. En güzeli sensin çaylak 🤩 valla bak seni sevmeyen ölsün çok güzel yazıydı gülmekten bir hal oldum tesbitlerin on numara hem güzel hem komik olamaz her kadın sen ölesin kalp kalp kalp <3

    YanıtlaSil