2025’e 4 ay kaldı. 2006’lılar üniversiteye başlıyor. 2007, 2040 yılından daha uzak. Covid 5 yıl önceydi. Uzatmayayım, demem o ki;
çok zaman geçmiş.
Ah, zaman! Hep belâya kalıyoruz seninle. Bir vedamız olsun istedim. Yarım yamalak vedalarla aralık bırakılan o kapılar hep yordu bizi. İşte bu yüzden, bu yeni kapı, artık üzerimize kilitli. Hayırlı olsun. Madem gittin, ayağın göl, başın pınar olsun güzel kardeşim. Zaman kimseyi durup beklemez denir ya; gerçekten öylesin. Ama yine de benden sana zerre kem söz ya da beddua çalışmaz. Seni anlamanın bir yolunu hep bir şekilde buldum ben. Yine bulurum, merak etme. Sevmek böyle bir şey. Zevkler ve renkler tartışılmaz ama benimki de sanki biraz şey gibi.
Yerler hep sarı yaprak. Hiç sevmem.Yeni akademik yıl kapıda. İşte bu yüzden, sırf bu yüzden işte, Eylül ayına hep gıcık olmuşumdur. Eğitim sektöründen son sürat düz devam ettiğim için, okulların açılıyor olması fikri, yıllar sonra bugün bile tüylerimi ürpertmeye yetiyor. Covid artık bittiği için, Sağlık Bakanlığı’ndan yana bi umudum yok ama Diyanet’ten üniversiteler açılmasın, yoksa zina artar fetvası bekliyorum. Yukarı Buckingham’da akşamüstü bu saatlerde biz hep rose içeriz. Efkarlı bünyeler. Bana biraz renk ver.
Aşk ve hüzün kombosuyla romantize edeceğim bir Eylül yazısı yazmayı ben de çok isterdim. Eskilerden, ‘Eylül’de Gel’ şarkısının linkini vereyim, burdan tıkla, yaptığım aşk aforizmalarını oku isterdim. Aşk bu. Klişe ama her devirde sevilir. Mutlu aşk yoktur ya hani, ondan sebep ne olursa olsun mutlaka satar bu ikili. Gişesi hep iyidir. Ama öyle değil işte. Artık öyle değil.
Eylül ayı, hüzün ayı değil; masraf ayı. Aşık olunca değil, veli olunca anlıyorsun. Hele bir ol da gör. Eğer bir de özel okul velisiysen, bambaşka bir boyuta geçiyorsun. Resmen başka bir tür paralel evren. Aylardır ödediğin onca okul taksiti yetmezmiş ve hâlâ bitmezmiş gibi, üstüne tüy dikercesine gelen astronomik kırtasiye harcamaları. Kitap değil de, Orhun Kitabeleri’ni veriyor sanırım okul. Vay anasını. Belki de ceylan derisi üzerine orjinal el yazmasıdır kitaplar. Böyle paralara aklıma gelen anca bu. Yetmez! Merdiven altı yapılmış dandik okul kıyafetlerine, Balenciaga limited edition ayarında biçilen fiyatlar da cabası. Sanırsın bulunmaz Hint kumaşından. Kafayı yemek üzereyim. Kredi kartımdan kıvılcımlar çıkıyor. İnan, aşk acısı çekmeyi tercih ederdim.
Acısı bile güzeldir aşkın. Acıtıyorsa tadını çıkar. Hissizlikten ölüyor insanlar. Ama ben artık ne aşka ne de aşk acısına inanmıyorum. Aşık olacağına sarhoş ol ondan iyi, en azından kusunca geçer. Dünyanın en boş şeyi. Sen hiç 5 saat çalıştığın excel dosyasını kaydetmeden kapattın mı? Bir de bu acıyı dene. Ya da ödeyemeyeceğin kadar borç çek. Alemlerde bi güzel ye. Sonra taksit ödemeleri gelince aşk acısı neymiş görürsün. Duvara kafa atmayı da deneyebilirsin. Kallavi bir acı. Bol acılı 3 lahmacun, yanına buz gibi bir şalgam. Bi de fırın sütlaç. Ohh! Şimdilerde bu reçeteyle idare ediyorum ben. Nolcaktı ki? Bir balık öldü diye, deniz kurudu sanma. Aşk yalan, lahmacun gerçek.
Ama bazen çektiğimiz acı, kaybettiğimizle aramızda kalan son bağdır. O yüzden o acıyı da severiz. Biraz da böyle bakıyorum ben, ama artık o tutunduğun şeyle vedalaşma vaktin sence de gelmedi mi? Acele etme, peki tamam, ama biraz da farkında ol. Kırmızı hapı al ve gerçek dünyaya uyan. Herkes çatır çutur götürüyor birbirini valla. Eminim o da. Ya da, ne bileyim ben, elbet bir gün kavuşacak da olabilirsiniz. Zeki Müren yalan söylüyor olamaz. Sen bana bakma. Kalbini dinle.
2024 Yaz’ına dair hatırlayacağım bir diğer not da işte bu olacak:
Kendimi çaresiz hissettiğim anlarda aşkı düşünürüm. Çünkü bizi kurtaran, her şeyi değiştiren, olanaksızı olanaklı, çirkini güzel, kabul edilir olmayanı kabul edilir yapan aşktır.
Ferzan Özpetek
Herkes sever, biz ölürüz kızım.
YanıtlaSilBen de hiç gelmeyecek birini bekliyorum yani birinin bensiz olamayacağını fark etmesini umarak harcıyorum tüm uykularımı
YanıtlaSilHerkes bir gün gider, bir gün herkes gider gülüm
YanıtlaSil