Benim sevilmemekle ilgili bir derdim yok. Sonuçta ilişkiler böyle. Sen birinden hoşlanacaksın, ama bu onun ilgisini çekmeyecek. Birileri de senin için rüzgâr estirecek ama sende yaprak kımıldamayacak. Bu açıdan herkes sevilmeme gerçeğiyle baş edebilir. Ama sevildiğini sanmak? O fena işte.
Birinin seni buna inandırması, ona güvenip yaslanman ve onun çekilmesiyle düşmen. Böyle bir düşüş en güçlüsünü bile dibe batırır. Yani tam dünyadan sıyrılıp böyle, artık burda yaşayayım derken evsiz kalmak. Bu bambaşka bir köksüzlük. O yüzden bu hayattaki sağlıktan sonra en önemli şey, hayatını kiminle/kimlerle paylaşacağını doğru seçebilmek. Evini doğru yere inşa edebilmek. Neşet Ertaş’ın dediği gibi;’ sessizliğini duymayan birine sevdanı verme, göynün incinir.Yoksa en büyük acıların aşk uğruna çekilmesi ya da en güzel romanların aşk üstüne yazılması tesadüf değil tabi.
Yine de, narsizmin kontrolden çıktığı bu dünyada, kendinden başka kimseyi sevmeyenler kalabalığında, büyük kent yalnızlıklarında, birini hiçbir şey beklemeden sevmek ve bu sevgiyle hayatı da sevmek hâlâ mümkün. Dünyanın böyle amansız romantiklere çok ama çok ihtiyacı var.
Kim olduğu bilinmez birine sormuşlar sevmek mi sevilmek mi diye sevmek demiş , çünkü sevildiğinden asla emin olamazsın.
YanıtlaSilTürkiyenin ünlü sosyologlarindan biri olan Ulus Baker ise şöyle söylemektedir: Seven kişi daima aktiftir ve sevilmek daima başkasının bir lütfudur.
Sevildiğini sanmak olayını geçen yıl haziran ayında yaşamış ve bloga yazmıştım. Belki de insanı deli gibi düşündüren olaydır. Zaten ayrılırken anlarsın sevilmediğini . Ayrılırken yaşadığınız yabancılık tanışırken ki yabancılıktan daha fazladır. Ama bütün duygularını açığa vurmuşsundur bir kere acaba yıllar sonra tekrar karşılaşırsak beni bu sefer gerçekten sever mi diye düşünürsün.
İnsanda derin bir yara bırakır bu olay artık kimsenin seni sevmediğini ,senin normal aşk yaşayan insanlardan biri olamayacağın aklına gelir durur.
Ama hayatın karşına da ne çıkaracağı belli olmaz bu yüzden vardır bunda bir hayır diyerek yolumuza devam etmeliyiz.
Hız ve görsellik üzerine kurulu bir çağdayız. Herkes birini bekliyor ama birbirini bekleyen pek yok. Kimse aşk acısı çekmiyor. Derinlik yok. Çok seçenek var algısına sahibiz oysa hiç de öyle değil. Hep benzer insanlar var çevremizde. Birisi yakışıklı yanda güzel değilse onu tanımaya bile değer görmüyoruz. Hepimizin sonsuz sayıda gidebileceği bir yer var, evet ama peki nerde kalacağız? Kimse kalma derdinde değil. Hep gitmek. Hep arayış. Bir gün aşklar bitiyor ve hatıralar kalıyor. Acı tatlı. Ama genellikle acı.
SilTeşekkür ederim yazıyı okuma ve yorum bırakma nezaketinde bulunduğun için.
Sevgiler