New York’ta yaşayan 30’lu yaşlarda dört kadının hayat, arkadaşlık, aşk, ilişkiler ve cinsellik üzerine deneyimlerini esprili bir dille anlatan bu 6 sezonluk efsane dizi, bir de arka fonda asla uyumayan şehir New York ile birleşince, ortaya çıkan başarı hiç kimseyi şaşırtmamıştı.
2010 kışında New York’a masum bir köylü olarak ilk gidişimde, aklımdaki tek şey dizinin çekildiği mekânları canlı canlı görecek olmanın sevinciydi. Çünkü gerçek anlamda New York’u ilk onlarla görmüş, ilk onlarla sevmiştim. Sezon sezon, sahne sahne dizinin çekildiği her bir yere her ayak bastığımda, bin atlı akınlardaki çocuklar gibi şendim!
Üstünden yıllar geçmesine, her bir sezonu en az 10 kere izlemiş ve nerdeyse tüm repliklerine kadar ezbere biliyor olmama rağmen, bazen yine arada açar izlerim rastgele bir bölümünü. Hemen neşelendirir beni. Modumu yükseltir. Nostalji yaşatır. Hüzünlendirdiği de olur bazen bu yüzden.
Harika ötesi bir dizi mi? Değil. Ama kadınları, alışılagelmiş üzere sadece modadan ve güzellikten anlayan prensesler olarak göstermediği için takdire şayan.
Ekonomik özgürlüğünü kazanmış ve ayakları yere güçlü basan kadın figürleriyle ilham verici.
Her biri farklı kişilik özelliklerine sahip dört ana kadın karakter üzerinden yürüyen hikayesiyle hayatın içinden.
Toplumsal kalıpları kadın- erkek ilişkileri üzerinden sorguladığı için, yayınlandığı yılları düşünecek olursak, zamanının çok ötesinde.
Aşklar, ayrılıklar, hastalıklar, ölümler, bitişler ve yeni başlangıçlar… Bu yüzden, hoş ve eğlenceli bir 25 dk.’yı garantilediğini düşünüyorum.
En sevdiğim repliklerden biriyse şu:
After all, seasons change, so do cities; people come into your life and people go. But it’s comforting to know that the ones you love are always in your heart. And if you are very lucky, a plane ride away.
2008’de ve 2010’da dizinin devamı niteliğinde çekilen Sex and the City I ve Sex and the City II filmleriyle birlikte, hikâye artık başka bir yola verilmişti. Çünkü artık yaş alan ve 40’lı yaşlarına gelmiş kadın karakterler için başka türlü akıyordu hayat. Yaş, değişimi getiriyordu.. Yaşlanmak böyle bir şeydi. Yani değişmek. Hem fiziksel, hem ruhsal olarak. Kaçınılmazdı bu.
Yani başka bir deyişle, başka bir sevdiğim replikte geçtiği gibi:
They say nothing lasts forever. Dreams change, trends come and go, but friendships never go out of style.
HBO Max, bir döneme damgasını vurmuş, bu efsane diziyi geri getirmeyi planladığını tâ geçen kıştan duyurdu. Devam dizisi, Sex and the City ismiyle değil de; yeni bir adla; And Just Like That olarak çekilmeye geçen Nisan’da başlandı bile. Şimdilik sadece 10 bölüm olarak çekileceği duyuruldu. Sonrası kısmet.
Sarah Jessica Parker (Carrie), Kristin Davis (Charlotte) ve Cyntia Nixon (Miranda) yeni dizide var olmaya devam ederken, Kim Catrall (Samantha) beklendiği üzere yeni projeye katılmak istemedi.
Çünkü diğer 3 hatunla, bilhassa da başrol oyuncusu Sarah Jessica Parker ile arası limonu. O yüzden, diziyi zamanında çok sevmiş, bağrına basmış her izleyici gibi ben de biraz buruldum. Hikâye çok eksik kalacak onsuz. Harika bir renkti hiç kuşkusuz. Bakalım hikâyede bu karakterin akıbeti nasıl olacak, nasıl kitabına uyduracaklar? Görüciiiiz.
Çekimler başladığından beri, sette oyuncuların giydiği birbirinden nadide parçaları/aksesuarları çok büyük bir heyecanla takip ediyorum. Resmen içimin yağları eriyor. O derece. Mest oluyorum. Jest oluyorum.
Ancaaak… Aynı zamanda yıllar içinde, bir ölümlü olmanın doğal sonucu olarak yaşlanarak, 50’li yaşlarına çoktan gelmiş: saçları ağarmış, cildi kırışmış, memeleri yer çekimine yenik düşüp haliyle dizine inmiş celebrity kardeşlerime, yaş almış olmaları üzerinden yapılan çok çirkin yorumlara da sık sık rastlıyor olmak beni adeta çileden çıkarıyor. Deliriyorum!
Herkes bi Jennifer Lopez değil ki; 52 yaşında olmasına rağmen taş gibi olsun! Bir kere gerçekçi değil! Etrafımızda kaç tane 52 yaşında ama JLO gibi görünen hatun var, bir düşünelim! Ayrıca olmak zorunda da değil ki! Hepimizin yaşlanmaya ve yaşını göstermeye hakkı var. Doğanın kanunu bu!
İnsanlar, bilhassa kadınlar, gri saçları ve saklamadıkları yüz çizgileriyle dizide boy gösteren ana kadın karakterlere öyle acımasızca saldırıyorlar ki klavye başında, öyle demediklerini bırakmıyorlar ki, hayretler içinde kalıyorum!
Bir kadının başına gelebilecek en kötü şey yaşlanmak ya çünkü!
Müthiş bir aşağılama ve ötekileştirme var oyunculara karşı! Sırf yaşlarını saklamıyorlar, utanmadan yaşlarını gösteriyorlar diye!
Beyaz saçını boyamıyor musun? Yüzünü botokslamıyor musun! Nassıııı yanieaaa?
Daha da açacak olursak;
*Utan utan yaşını gösteriyorsun!
*Bir de Hollywood yıldızı geçiniyorsun. Bu ne hâl?
*Neneme dönmüşsün!
*Yaşından başından utan!
*Portakallar suyunu çekeli çok olmuş abla! Kapat kapat!
*Bi saç boyası kaç liraya bakar? Rüküş! Bizimle deyılsın!
*Menapoz teyzeler sizi!
* Bu yaşta nasıl bi özgüven bu ablacım! Resmen göz zevkimi bozuyorsun!
*Para sende, şöhret sende, imkân sende! Yazıklar olsun!
*Artık bi çekilin ya, gençlere yol verin. Kocamışsınız! .ötüme dönmüşsünüz! Bi ayağınız çukurda. Ahiretlerinizi yapın gayrı.
Bu ve benzeri yorumları okurken çok utanıyorum! Çok üzülüyorum! Çok kızıyorum!
Kimbilir bu şiddete maruz kalan oyuncular nasıl hissediyor?
50’lerinde ve yaşını göstermeyi tercih eden kadınlara ekranda resmen kimsenin tahammülü yok!
Yanlış! Çok yanlış! Nasıl yaşını gösterirsin? Nasıl hem 50 yaşında olup hem de 50 gösterirsin! Hadsiz!
Öl sen öl, oluyorsun. Hemen hacenne damgası yiyorsun. Zavallı yaşlı kadıncağız oluyorsun.
YAŞ-LAN-DIN! Artık bir işe yaramazsın, ıskartaya çıkıyorsun! Git, gençlere yol aç. Emekli ol artık.
50 yaşındasın! 50! 50! Yuhhhh! Bırak bu işi.
Bittin sen! 50’sinde bir kadın bitmiş demek ya!
Peki ya erkekler? Ahhh! Onlar hâlâ seksi! Kaç yaşına gelirse gelsin! Çekiciiiii. Çoook daha yakışıklı! Erkeğin olgunu mâkbul! Yaşlı kurt! Her türlü gideri var! Erkek adamın yaşı olmaz! Erkek yaşlanmaz! Erkekte yaş aranmaz!
Ekranda 50’lilerinde olmalarına rağmen hâlâ küpünü doldurmaya devam eden pek çok erkek oyuncu var! Kimse onlara ‘dedem yaşında laaaa!’ demiyor.
Sarah Jessica Parker’ı yerden yere vuran takipçi kitlesi, onunla beraber yaşlanan Mr Big’e ise iltimas geçiyor. Bi gıdım belden aşağı vurmak yok! Ağızlarını bile açmıyorlar! Yaw, Big efendiiii! Sen de kadayıf olmuşsun! diyen bi allahın kuluna rastlamadım!
Bu nasıl bir cinsiyet ayrımcılığı! Bu nasıl bir çifte standart! Kudurmamak elde değil!
Şimdi kulağınızı açıp beni iyi dinleyin lütfen; zirâ diyeceklerim var, hem de feministik bi aproooçla!
Feminist damarlarımı kabarttınız çünkü!
*Kadınlar YAŞLANIR ve bu GÜZELdir.
*Kadın vücudu yıllar içinde DEĞİŞİR ve bu NORMALdir.
*Kadınlar saçlarını BEYAZ bırakabilir ve bu DOĞALdır.
*Kadınların cildi KIRIŞIR ve bunda anormal bir durum yoktur.
*Kadınlar ŞİŞMANLAYABİLİR ve bu da NORMALdir.
*Kadınların her ay ADET döngüleri vardır ve bu ayıp değildir.
*Kadınlar TERLEYEBİLİR ve bu bir sağlık göstergesidir!
*Kadınlar da SIÇAR ve kakaları PEMBE değildir!
KADINLARDAN ELİNİZİ/DİLİNİZİ SONSUZA KADAR ÇEKİN ARTIK!
Ağzına kalemine sağlık valla tek nefeste okudum! Özlemişim yazılarını.
YanıtlaSilKADIN kadar başlarına taş düşsün insallah
Teşekkürler Mermaid :)
SilSevgiler 💐
Ama fikri müthiş bir yazı olmuş ellerine sağlık bir erkek olarak ben de büyük bir feministimdir bu arada tepki çekmem umarım ama kadın erkek eşit değildir kadın mükemmel ve üstün bir varlıktır.
YanıtlaSilSevgiler 🌼
Kadınlar insandır, biz insanoğlu demişti rahmetli Neşet Ertaş. Sen de o çizgidesin demek. Gerçek bir centilmene de bu yakışırdı Okuyucu. Koca bir yaz geçti, hasbihal edemedik. Nasılsın?
Siliyiyim diyemiycem ama şükür.. Maalesef her şeyi çok kafaya takanlardanım o sebep uykusuzluk, stres bedenimi ve ruhumu sarmış durumda. Hayat koşturmacası, yoruyor.
SilSen nasılsın? İyisindir inşallah.
Relax yaa Okuyucu! Düşünüp düşünüp dibini mi bulcan? Annen seni bi daha mı doğurcak? Bak böyle böyle ömürden gidiyor. Sonra bi bakmışsın nalları dikmişsin.
SilYavaşla.
Bana gelince, iyiyim diyelim iyi olalım. Bundan iyisi olmaz. Allah’ın gücüne gider valla. Çok şükür.
Kal sağlıcakla 💐
Yapacak bişe yok Allah baba biz erkeklere torpil geçmiş ;) ama inan erkek olmak da hiç kolay değil bizim halimizden kim anlasın?
YanıtlaSilHem de ne torpil!!!! Offff! Kebap! Neyse ki bu dünya siz erkeklere de kalmayacak ;)
Sil