13 Şubat 2021 Cumartesi

BİR NEFES GİBİ

Geçtiğimiz yaz, yasaklar hafifleyip AVM’ler açıldığında yaptığım ilk şeylerden biri D&R’a gitmek olmuştu. Çok özlemiştim orda vakit geçirmeyi. 

Pandemiden önceki son ziyaretimde, hizmet sektöründe çalıştığından bihaber, ilgisiz, kaba saba bir satış görevlisiyle çok ciddi bir sözlü tartışmaya girdiğim, hatta hızımı alamayıp olayı mağaza müdürüne taşıdığım ve resmen ‘çıngar’ çıkardığım için çok iyi tanıyorlardı artık beni. Tüm personelin hatıralarında hâlâ capcanlıydım. Elbette ki böyle hatırlanmayı tercih etmezdim ama haklıydım. Bunu onlar da biliyorlardı. O yüzden bu ziyaretimde hizmette kusur etmediler. 

Neden böyle oluyor ya blog? Bizim insanımız neden nezâketten anlamıyor? Neden istediğimizi elde etmek için illâ da gürültü çıkarmamız gerekiyor? Neden zaten hakkımız olanı alabilmek için sesimizi yükseltmek, hatta bazen ‘cazgırlaşmak’ zorunda kalıyoruz? Tabi ki bu, o mağazanın ve mağaza çalışanının bulunduğu şehir ve o şehrin insan profiliyle de doğrudan ilgili bir durum. Bu nedenle ne kadar kurumsal bir mağazadan bahsediyor da olsak, misyonu vizyonu deniz seviyesinde olabiliyor.

Haftalık rutin ziyaretlerim epeyce bir aksadığı için, balya balya kitap alıp çıkmıştım o gün. ‘Yeni Çıkanlar’ standı her zaman favorim olmuştur. O kitap balyalarının içinde, Bir Nefes Gibi de varmış meğerse, unutmuş gitmişim... Okumak tâ aylaaar sonra, yani ancak şimdi kısmet oldu. Tıpkı adı gibi, bir nefeste de bitiverdi.

...bir hayata sığmayan aşklar vardır, bir de bir gecede alevlenip tükenenler. Birinin diğerinden daha üstün olduğunu söylemiyorum ama acı çekmek istemiyorsan miadın ne zaman dolduğunu bilmen gerekir...

Ferzan Özpetek sevdiğim bir yönetmen, lisans yıllarındaki İtalyanca dersleriyle de çok ilgili elbette bu ve daha başka türlü türlü şey. Tüm filmlerini severek izledim, hatta bazılarını birkaç kez. En son Napoli’nin Sırrı’nı izlemiştim. 

...vazgeçilemeyen bir gülüş ve asla sizinle asla ortak olamayacak bir hayat...

Özpetek, bir süredir roman da yazıyor. İstanbul Kırmızısı ve Sen Benim Hayatımsın önceki romanlarıydı. İstanbul Kırmızısı’nı hatta daha sonra film olarak da çekti. Avrupa sinemasıyla ilgileneniniz varsa hatırlayacaktır. 

....seni seviyorum ve bunun bu kadar oluşu beni kırıyor...

Bir Nefes Gibi adlı bu son romanının da akıbeti büyük ihtimâlle öyle olacaktır sanıyorum, isâbet de olur. Çünkü romanı kitap gibi değil, bir Ferzan Özpetek filmi izler gibi okudum. Adam sinema diline hâkim olduğu için, romanın kurgusu ve anlatımı o kadar da kuvvetli değil, hatta belki yer yer vasat - ki çok doğal böyle olması. 

...sen hep yastığımın altında saklamam gereken bir düş olarak kalacaksın... 

Herhangi biri gönderse, Can Yayınları tarafından muhtemelen cevap bile verilmeyecek bir kitap dosyası olarak kalacakken, Ferzan Özpetek yazmış olunca basılmış bir roman bu. Neyse, daha fazla gömmeyim adamı, ne de olsa çaylak yazarın tekiyim. Özünde ben sevdim, adamı sevdiğim için. 

...gerçek aşkı bulmak, hayatta insanın başına ancak bir kez gelebilecek bir şans. Ve ilk başta büyük bir lütuf gibi görünse de, aslında tersine çevrilmesi zor bir laneti de beraberinde getirir... özellikle de bizimki gibi ‘yasak’sa.

Esasında çok klişe bir hikâye; 2 kadın 1 adam. Yasak bir aşk. Ancak kadınların öz kardeş olması, olayı ayrı bir boyuta taşıyor. Bir nevi, gerçek hayatta Neşe- Gülden Karaböcek kardeşlerin kaderini paylaşan, yakışıklı enişteyi bölüşemeyen iki kız kardeş; Roma’da kalan eş/abla Adele’ in ve İstanbul’a kaçan baldız/kardeş Elsa’nın birbirlerine çok bağlı oldukları halde, aşk yüzünden nasıl kopup, ayrı hayatlara savrulduğunu öğreniyoruz roman boyunca, iki kardeşin gözünden, eş zamanlı ama ayrı ayrı. Tam 50 yıl süren bir hasretlik. 

...aşk asil ve saf bir duygu olabilir, tutkuyu doya doya yaşamak içinse ruhunu kirletmen gerekir. Boğazına kadar çamura batmalı, günahın zevkine varmalı, yasakları delmeye cüret etmelisin. Hatta yeri geldiğinde ihanet etmekten de korkmamalısın... 

Yasak aşk; 3. sayfa haberlerinin baş tacı, tarih boyunca  aristokrasinin sarayları ile gecekondu mahallerini aynı şiddetle sallayabilmiş, legalize tüm aşklardan çok daha parça tesirli, içte daha bir infilâk edebilen bir aşk türü. Statüleri, rütbeleri, aile bağlarını, sadâkat yeminlerini, evlilik akitlerini, gelmişi, geçmişi ve geleceği, sadece saygıyı değil, özsaygıyı da bozuk para gibi harcayabilen bir tutku.  

...seni yanımda hissetmemin tek yolu bu. Her seferinde bu son diyorum, ama sonradan belki bir yanıt gelir umudu ağır basıyor...

Dizilerde/filmlerde ya da romanlarda gördüğümüzde, belki duygulanıp ağlıyoruz. Magazin sayfalarında görünce genelde aşağılayıp, ayıplıyoruz. Kendi çevremizde gördüğümüz zaman ise lânetleyip, en sert tepkiyi gösteriyoruz. 

...kimbilir, farkında olmadan, hayatımız boyunca ne fırsatlar kaçırdık...

Bizim coğrafyada yaşandığında, sonu nerdeyse her defasında ölüm. Çünkü toplumun değer yargılarına uymuyor. Anarşist. Pişmanlıkla hazzın dansı. Günah ve ayıp. 

...hayat bir nefes gibi akıp gidiyor. Ve geride yalnızca, isteyip de yapamadıklarımızın özlemiyle, bizi biz yapan tüm yaşanmışlıkların farkındalığı kalıyor. Suçlarımızın tutsağı olup, birbirimizi tüketmeye devam etsek de...

Herkes kendi meşrebine göre bir şey söylese ve çoğu da hamasi duygular barındırsa da, aşka karşı yiğitlik olmuyor. Sokakta yürürken başınıza saksı düşmesi gibi bir şey. Bazen tâlihsiz de olabiliyor, yasak aşk gibi. Kuralı ya da önlemi yok. Herkesin başına gelebilecek zor bir sınav. Felâket. Kıyâmet. Her şeyde olduğu gibi, bu konuda da büyük konuşmamak gerekiyor sanki. Gün gelir, ne kavgada ustalığınız ne de çatal yürek civan oluşunuz kâr etmeyebilir. 

...kimse sınanmadığı günâhın masumu değildir...

Roman da özünde aslında bunu anlatmak istiyor. 

...bizi bir araya getiren kader, şimdi bizi ayırıyor ve yapacak bir şeyimiz yok. Kim bilir, belki bir gün görüşürüz. Ve geçmişten söz ederiz. 

Bizim aşkımız sonsuza dek yaşayacak, çünkü hep yarım kalacak. İmkânsız aşklar asla bitmez...

Bu yazıya özel bir şarkı yok sandıysan>>> yanıldın ey yolcu: 

Neffa-Passione




11 yorum:

  1. Klas, giriş-gelişme-sonuç bölümlü yazılarına geri dönmüşsün sevgili Çaylak. Bu yazılarını da o kişisel, samimi yazılarını da zevkle okuyorum. Bu yazın da her zaman ki gibi çok güzel her yazının bir şarkısı olması da ayrı hoş.

    Sevgiler 💐

    YanıtlaSil
  2. Böyle bir şey gerçekten vardır ve hatta allah belasını versindir.

    YanıtlaSil
  3. Tüm gerçek aşklar böyledir çünkü kavuşursan gerçek aşk olmaz ki.aşkı aşk yapan şey zorluklar uzaklar engeller imkansız oluşu bazen yasaklardır aşık adam kazınmak zorundadır böyledir hayat

    YanıtlaSil
  4. Yasak aşk kötü bir şey kimse yapmamalı prensipli olmalı ben aşkın gözü kördür teranelerini insanlık dışı buluyorum nefsimize hakim olmalıyız bir anlık heves
    Geçer geçer neler neler geçmedi ki

    YanıtlaSil
  5. Ortaokulda pazarcı çocuktu lisede dizi oyuncusuydu en gerçeği zuniversitede hocamdi en zoru arkadaşımdı en saçma olanı 25 yas buyuktu en iyi gelen 5 yas küçük olandı :) sıradaki nolur mümkündür sınırında olsun Allam.

    YanıtlaSil
  6. Askin yasasi tum toplumsal yapilarin kurumlarin hukukun ustundedir evli birine arkadasimizin askina bir hovardaya hayat kadinina kendinden yasca buyuk veya kucuk birine dininin yada kulturunun uyusmadigi birine asik olabilir saygi duymak gerekir buyuk konusmamak gerekir hersey biz insanlar icindir insanin akliyla kalbi arasinda kalmasi caresizliklerin en buyugudur zaten insana yuktur cezadir ezildikce ezilirsin kendi icinde o yuzden bide siz vurmayin ahali :)

    Sarki yine sahane Caylak Yazar eline kalemine saglik romani da merak ettim bir ara okuyacagim

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  7. Tabiplerde ilac yoktur yarama yar deyince ötesini arama her nesnenin bir bitimi var ama aşka hudut çizilmiyor Mihriban demiş adam. Daha ne desin?

    YanıtlaSil
  8. Ahaha!Eskiden nasil da aşıktım sana.

    YanıtlaSil
  9. Ne güzel blog ne güzel içerikler <3 son 1 saattir yazılarin içinde kayboldum

    YanıtlaSil
  10. Imkansiz ask iyidir aslında haddini bilmeyi öğretir insana öyle bir ders olur ki gönül ferman dinler sonraki aşklarında

    YanıtlaSil