23 Şubat 2025 Pazar

PALDIR KÜLDÜR YAŞAMAYA DEVAM

Bir zaman önce, Einstein ve kankitoları, bir çilingir sofrasında demlenirken ve kafalar yeterince güzelleşmişken, içlerinden biri Einstein’a sormuş: 

— Fizikçi geçiniyon. Bi de bağak aga, bu dünya denen gezegende yaşam nasıldır? 

O da şöööle bi düşünüp, şu deriiin tespitte bulunmuş: 

— Bak başgan, olay şu: 

Üst sınıf yaşıyor.  

Orta sınıf şikayet ediyor. 

Alt sınıf şükrediyor. 

Alt sınıftan bildiriyorum.  Napıcan. Serbest bir düşüşteyim. Olduğu gibi bıraktım. Orta sınıfı da. Şikayet etmeyi de. Umut etmeyi de. Her şeyi, herkesi. Akışına. Olduğu gibi. Elimde avucumda ne /kim varsa, bağrıma basıyorum. Olduğu gibi. Yargılamıyorum. Girip çıkıp şükrediyorum. Oturup kalkıp şükrediyorum. Ağlayıp gülüp şükrediyorum. Dünya gezegeninde şimdilerde kendime biçtiğim pay bu. 

Bitmez denilen o büyük aşklar biterken, ebedi sanılan o kadim dostluklar çatırdarken… Gitmez sandıklarımız gitmişken… Ölmez dediklerimiz çoktan ölmüş, çok yaşamaz bu dediklerimiz dünyaya kazık çakarken… Şükretmeyip de napıcam?

O malum şiirdeki gibi bi haller işte. 

Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır. 

Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır. 

Geri gitmek istediğimiz zamanlar, hatta zamanı durdurmak istediğimiz anlar vardır ya hani. İşte bu yüzden, sırf bu yüzden, zamanda yolculuğun olabilirliğini ortaya koyan ve bu yolda umudumuz olan Einstein’a kalbimde her zaman bir yer var. 

Dönemin cumhurbaşkanına atom bombasının yapılabilirliğinden bahseden bir mektup göndermesiyle, dünyanın kaderini değiştiren bu aslan parçası, sadece fizik dehasıyla değil, hayata dair kocaman kocaman laflar etmesiyle de ünlü. 

Sakin ve mütevazi bir yaşam, sürekli huzursuzlukla başarı peşinden koşulan bir hayattan daha fazla mutluluk getirir. 

Mutlu bir adam o andan o kadar memnundur ki, geleceğe kafa yormaz. 

Stresin en büyük sebebi günlük yaşamda anlayışsız insanlarla yaptığımız tartışmalardır. 

Sorunlar, onları yaratanların mantığı ile çözülemez. 

İnsanın gerçek değeri aldıklarıyla değil, verdikleriyle ölçülür. 

Yaşayabileceğimiz en güzel deneyim, bilinmezliktir. 

Zeki insan problemleri çözer, bilge insan problemlerden sakınır. 

Bir gün dünya ile aşk arasında kalırsan şunu hatırla: eğer dünyayı seçersen aşksız kalırsın. Ama aşkı seçersen, onunla birlikte dünyayı fethedeceksin

Zekasına bir şey demek ne haddime. Ama aşk hayatı tipik erkek dedirtiyor. Hadi ordan! Aşk kim, sen kimsin! demiycem tabi. 


Yargı dağıtmayı bırakalı çok oldu. Meraklınız varsa, açar okursunuz adamın özel hayatını. Bilgi çağındayız. 


Memlekette kar var, gündem karanlık çağdan beter. Hava soğuk ve insanlar olanca hızıyla kötü. Yeni sosyo-ekonomik sınıfımda bana artık düşen; birinin gülümsesinin ve insanların içindeki iyiliğe inanmasının sebebi olmak. İyilik ve güzellik bulaşıcı. Bulaştırcam. Yol güzelse, yürüycem. Kimseye çarpmadan, köşelerden. İnsan yaş aldıkça olmadığı kişiden, aslında olduğu kişiye doğru göç edermiş. O yüzden benim artık muhteşem güçlerim değil, muhteşem göçlerim var. 

Alt sınıftaki yerimizi pekiştirmek ve şükrümüzü artırmak için, 4 Mart Venüs retrosu kapıda. Dönmez dediğini, döndürmek; olmaz dediğini, oldurtmak; ölmez dediğini öbür tarafa şutlamak, yaşamaz dediğine kan ve can vermek üzere. Hakkımızı yiyen herkes borçlarıyla geri dönsün diyenler için bir ödül bu retro. Yarım kalmış bazı hikayeleri yeniden okumak isteyenler içinse adeta bir ilaç. 

Ellerim kadehte, gözüm kapıda, geleceksin diye ödüm kopuyor. 
Belki dönüp bana beni yeniden, seveceksin diye ödüm kopuyor

Eskiden, bu sözlerin nasıl bir ruh hali ile yazıldığını anlamazdım. Ne diyo bu adam ya? Ne sayko bi şarkı bu derdim.


Hayat çoğu zaman böyle bir şey aslında, büyük konuştuğunu başında bulduğun bir yolculuk.