19 Haziran 2023 Pazartesi

BABAAAA!

Ne Sokrates ne Aristoteles! En büyük filozof vallahi de billahi de Müslüm Gürses! Nerdeyse her gün mutlaka babanın bir şarkısını dinlediğim zamanlardan geçiyorum. Üstelik bunca yıldır dinlememe rağmen, hâlâ yeni keşfettiğim şarkıları oluyor!

Şimdilerde öyle bir eşikteyim ki; hiç düşünmediğim kadar düşünüyorum babanın şarkılarındaki hem kafa hem de kalp açan o sözleri. Öyle ki; en az yoga pozları kadar etkili! Sesiyle yatıştıran, derinlere yolculuk yaptıran, babaların babası. 

Enstrüman zenginliği, o yaylılar, o vurmalılar…Sesinin derinliği… Dalga dalga büyüyen, o sesi. Sesinin rengi! Offfff! Herkesin malumu, ŞAHANE. Tıpkı bir çağlayan gibi. Ama o sözler, ah o sözler… Beni benden alıyorlar. Felsefenin dibi! 

Karanlıklar ülkesindeyim, ışıklarım hep sende kalmış. 

Bu kadar çaresiz bırakma beni. Bağlandım bir kere, çok sevdim seni. Senden istediğim çok şey değil ki. Uzaktan uzağa bir gülsen, yeter. 

O durmayan yolcu, sen garip hancı. Hesabı vermeden gidecek bir gün. 

Özlerim ben seni, seninle bile. Vuslat mı hasret mi adını sen koy. 

Gülmek bizim hakkımızdı, yaşıyorsak bu dünyada.  Neden ayrı kaldık bilmem, ölesiye seviyorsak. 

Gençliğine gücenme, yıllar alıp gidecek. Dünyada ikimize hatıralar yetecek. 

Sevgisizliğine bir kalp verdim, artık geri ver. Geri ver aldıklarını, artık geri ver. Geri verilmez hiçbir yanılgı. Sen de emanet et benden kalanları. Her şeyi al.  Bana beni geri ver, bir şansım olsun.  Başka yer, başka zaman. Sensiz ömrün olsun.

Bizim gönlümüze hasret düşüren, şu geçit vermeyen dağlar utansın. Bizi bizden alıp, yabancı eden, şu uzayıp giden yollar utansın. 

Sevda yüklü kervanlar, senin kapından geçer. 

Aşk tesadüfleri sever, kader ayrılıkları. Yıllar geçmeyi sever, insan aramayı. 

Gönlüm bir sevdanın peşine düşmüş; aklı yok, fikri yok, deli misali.

Kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde, bir türlü kendimi avutamadım. Kaç gece ağladım böyle sessizce, ne yaptıysam seni unutamadım. Her şeyde sen varsın, unutamadım. 

Hasretin bölerken uykularımı, çaresiz gizledim duygularımı. Seni kaybetmenin korkularını, bir yenebilsem ah bir yenebilsem. 

Bugün batarsa güneş, yarın yeniden doğar. Her gecenin sonunda bir sabah vardır evlat. Sakla umutlarını, yıkılıp kalma sakın. Ümitsiz, gayesiz yaşamak zordur evlat. Dürüst ol, insancıl ol. Düşün öbür dünyayı. Bir karıncayı bile incitme sakın evlat. 

Hasret rüzgarları çok erken esti, savrulduk sevgilim dertlerden yana. 

Bak yine soldu güneş, yine akşam oluyor. Ömrümün kadehine sensiz bir gün doluyor. 

Böyle bir aşk görülmemiş dünyada. Ne geçmişte, ne de bundan sonrada. Arasalar bulamazlar rüyada. Göremezler, seni yazdım kalbime.

Issız bir köşeye serdim postumu. Yağmurla rüzgarla örttüm üstünü. Unuttum düşmanı, hem de dostumu. Alıp vereceğim kimse kalmadı. Dostum diyeceğim kimse kalmadı. 

Gitmeseydi onun kulu olurdum. Çiğneyip geçtiği yolu olurdum. Bir ömür aşkıyla dolu olurdum. Ne yazık bunları bilmeden gitti. 

Gel bahtımın kar beyazı. Çekilmiyor bu yalnızlık, gel. 

Yarım kalan sevgiye, şu emanet gülmeye, yaşamadan ölmeye itirazım var. 

Hasret yollarında geçerken ömrüm, bir de senden hasret gelmesin bana. 

Zamanla her şey değişir. Gününü gün et. Hayatı gördüğün gibi, öyle kabul et. 

Güzelmiş, çirkinmiş ne fark eder? Deli gibi sevmek ruhumuzda var. 

Nereden sevdim o zalimi, hayatımı yıkıp da gitti. 

Yakarsa bu dünyayı, garipler yakar. 

Tadın sinmiş suyuma, taşıma toprağıma. Bu şehirde ne varsa, hepsi sana benziyor. 

Sende açsam da gözümü, yoktu bu aşkın çözümü. Zaman avutur gönlümü, hasretine alışırım.

Öyle günler geçirdim, ne yaşadım ne öldüm. Kadeh kadeh sevgilim, seni kalbime gömdüm.. 

Şimdi suya hasret çöller gibiyiz. Ayrı dünyalarda eller gibiyiz. Bir zalim gururun son eseriyiz. 

Kırk yılın başında halim hatırım, sorulsa ne yazar sorulmasa ne.

Beni ta kalbimden vurdu gidişin. Bütün umutlarım ağır yaralı. Aklımdan çıkmıyor veda edişin. Bütün duygularım ağır yaralı. 

Hayalle yaşarken gerçek dünyada, zamanı içmişiz haberimiz yok. 

Konuşsana birtanem, neden hep susuyorsun? Susmak neyi halleder? Neden anlatmıyorsun? Gizleme ne olursun, saklama hislerini. Sen de bana aşıksın hem de deliler gibi. 

Döndür, sapmayacak sandığım yolumdan beni döndür. Söndür, içimdeki bu yanan kör inadı aşkınla söndür. Hadi beni döndür, yolumdan döndür. 

Çünkü sen, çölüme yağmur oldun.

Ben böyle çaresiz, sen başla kollarda. Ne diyeyim sevdiğim, her şey gönlünce olsun. 

Bu topraklarda doğup büyümüş, ekmeğini yemiş suyunu içmiş her insan evladı babayı mutlaka dinlemiştir. Herkesin sevdiği bir baba şarkısı vardır illa ki.  Belki benim yazdıklarımdan, belki de değil. İşte o, hangisiyse… sizlere armağanım olsun. Açın, dinleyin. 

Benimkisiyse; Sende Kalmış, o da benden size bir başka armağan. Linke bi tıklamanıza bakar.

Neredeysen, bi haber gönder. Diğer yarım yanında kalmış. Yaşayamam gelmezsen eğer. Yarınlarım hep sende kalmış. Ellerimde sıcaklığın, saçlarımda baharların, yüreğimde umutların, gözlerimde gözlerin kalmış

Baba, seni ne çok sevdiğimi biliyorsun. Bana hep çok iyi gelirsin. Her zaman iyi geliyorsun. Çok başkasın, çok büyüksün. Şarkılarına ruhunu veriyorsun. 

Yattığın yer seni incitmesin. 

Karanlıklar ülkesinde, ışıklar içinde uyu. 





1 Haziran 2023 Perşembe

HAZİRAN

Buddha baba bi keresinde şöyle kallavi bi laf etmiş:

Zihin maymun gibidir, kendi haline bırakırsan daldan dala konar

Güzel Türkçemizde bu durumu anlatmak için maymun değil de tilki uygun görülmüş, eee coğrafya kader ne de olsa. 

Aklında 40 tane tilkinin dolaşması, 40’ının da kuyruğunun birbirine değmiyor olması. 

İster maymunlu olsun, ister tilkili; zihni susturmak önemli. İster Buddha babanın ekürisi olsun, ister bizim atalar, valla çok doğru söylemişler.

İğde Ağacı, Kampüs, Yaz 2023. 

İşte bu yüzden, zihnin eline bir oyuncak vermek gerekir ki onunla oyalansın, sussun da bi motoru soğusun. Bu oyuncak da Buddha babanın aleminde; nefes. Ancak böylece geçmişi ve geleceği bir kenara koyup, anda kalabiliyorsun. Anda kalmanın sırrı bu. Anda kalmak önemli. Anda kalmak şifalı. Çünkü bu hayata seni bağlayan şey nefesin. Nefes aldığın sürece varsın. Hayat yolculuğunda, sana ev sahipliği yapan bedenine yapabileceğin belki de en büyük iyilik, onu nefesinle beslemek. Nefesinle derinleştirmek. Nefesinle iyileştirmek. Zihnin konuşurken bunu yapman öyle zor ki. Düşünceler tüm enerjini sömürüyor. İşte bu yüzden maymunları ve tilkileri bi güzel postalamak gerek. 

Ve hatta, geldikleri an, geldikleri gibi; Hoşgeldiniz, güle güle!!! şeklinde. 

Eski yöntemlerle mümkün olmamışken ve yeniler henüz oluşmamışken…Yeni bir şeye başladığında, yazgı niyetini test edermiş. Yeni bir yola girmeye karar mı verdik, yoksa her an eski hayatımıza geri dönecek gibi miyiz? Bu iradenin ve kararlılığının bir testi. Bu testte, nefes benim her şeyim. Anda kalmak. Akışta. Durmaz akarken, akmak. 

Eğer başarabilirsem, kapılar duvarların olduğu yerden açılacak. Evet, tam da oradan. 

O ağacın altı, Kampüs, Yaz 2023. 

Ve ben gerekiyorsa önce ölüp, sonra dirilip ve sanırım devamında becerebilirsem yeniden doğacağım.

İyice sıyırdın artık kafayı, Çaylak ha! mı diyorsun? İpsiz sapsız konuşuyorum, ne dediğim belli mi değil? Haksız da sayılmazsın. Daha makara takara şeyler yazmama alışıksın sen. Pek iyi olmadığım bir gerçek. Ama çok daha kötü günlerim de olmuştu. Bilirsin.  Dibin de dibi. 

Bugün Haziran, en sevdiğim. Ve kesinlikle bir işaret, gelecek güzel günlerin varlığına! 

Nolur, öyle olsun. 

Hadi, aksın. 

Yüzyüzeyken Konuşuruz-Durmaz Akar